SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIMIN BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ İLE İLİNTİSİ
5 Mayıs 2022, PerşembeTweet |
Uzm. Diyetisyen Ahsen TÜFEKÇİ ORAK
Bağışıklık sistemi veya immün sistem, bir canlıdaki hastalıklara karşı savunma mekanizmasını oluşturan, patojenleri ve tümör hücrelerini tanıyıp onları yok eden, vücudu yabancı ve zararlı maddelerden koruyan karmaşık bir sistemdir. Vücudu hastalıklara karşı koruyan bir savunma kalkanıdır. Doğum ile birlikte aktif hale gelen bağışıklık sistemi zayıfladığında insanın hastalığa yakalanma riski de aynı oranda artar. Enfeksiyonlar gelişir. Enfeksiyonlar bağışıklık sisteminin daha da zayıflamasına yol açar. Vücudun hastalıklara yakalanma riskini en aza indirmek için bağışıklık sistemini güçlendirmek gerekir. Bu sayede vücut hastalıklara karşı tekrar direnç kazanır.
Bağışıklık Sisteminin Yapısı ise incelendiğinde; Bağışıklık sisteminin iki yapısı ele alınır bunlar ise doğuştan (spesifik olmayan) bağışıklık tepkisi ve Edinilmiş (spesifik) bağışıklık tepkisi şeklinde ayrılmıştır. Doğuştan gelen bağışıklık tepkisi, yabancı tehditlere karşı spesifik olmayan ilk tepkidir. Bağışıklık hücreleri potansiyel bir tehdidi tanır, alarmı çalar ve inflamatuar yanıt başlar. Edinilmiş bağışıklık tepkisi, yabancı tehditlere karşı özel bir saldırıdır. Edinilmiş bağışıklık tepkisindeki kilit oyuncular arasında T hücreleri, B hücreleri ve antikorlar bulunur: T hücreleri, farklı sorumluluklara sahip bağışıklık hücreleridir. Örneğin yardımcı T hücreleri, antikor üretim sürecinin bir parçası olarak B hücreleri ile etkileşime girer ve tanımlanan patojeni hedeflemek için sitotoksik T hücrelerini aktive eder.
B hücreleri, vücutta dolaşabilen, antijen sunan hücrelerle etkileşime girebilen, yardımcı T hücrelerini aktive edebilen, plazma B hücrelerine dönüşebilen ve kitlesel antikorlar üretebilen bağışıklık hücreleridir. Antikorlar, antijen adı verilen benzersiz bir yabancı maddeyi tanımak için özel olarak tasarlanmış B hücreleri tarafından üretilen proteinlerdir.
Patojen ve Antijen
Patojen, bakteri, virüs, protozoan veya mantar gibi hastalığa neden olabilen bir mikroorganizmadır. Bir antijen, bağışıklık sisteminin antijen sunan hücreleri tarafından tanınabilen, bir bağışıklık tepkisinin oluşturulmasında önemli bir adım olan bir patojen parçasıdır.
Bağışıklık sisteminin rolü, bireyi patojenik organizmalara karşı korumaktır. Beslenme, bağışıklık tepkisini belirleyen birçok faktörden biridir ve bağışıklık tepkisini desteklemede iyi beslenme önemlidir. Bağışıklık, yaşlılarda, özellikle zayıf olanlarda, obezite ile yaşayanlarda, yetersiz beslenenlerde ve düşük mikro besin alımı olanlarda bozulabilir. Beslenme yetersizliği ile ilişkili bağışıklık bozuklukları, enfeksiyona duyarlılığı artırır ve enfeksiyonların daha şiddetli, hatta ölümcül olmasına izin verir. Kötü beslenmenin inflamatuar bileşeni de dahil olmak üzere bağışıklık sistemi üzerindeki olumsuz etkisi, yaşlılarda ve obezite ile yaşayanlarda görülen SARS-CoV-2 enfeksiyonundan kaynaklanan daha ciddi sonuçlar görülmektedir.
Bağışıklığı güçlendirmek için oldukça önemli vitamin ve mineralden zengin besinler dengeli olarak tüketilmelidir. Bununla birlikte dengeli beslenme kurallarına da uyulmalıdır. Bağışıklığı güçlendiren besinlere göz atar isek; turunçgiller, Kırmızı ve Yeşil Biber (C Vitamininden zengin besinler), havuç, ıspanak, brokoli, kırmızı dolmalık biber (A vitamininden zengin besinler), yeşil yapraklı sebzeler (Demir bakımından zengin besinler), süt ürünleri (Kalsiyum ve protein içeren gıdalar), yaban mersini (Güçlü bir antioksidandır), bitter çikolata (Güçlü bir antioksidandır, ancak şekersiz olanı ve az miktarda tüketilmelidir), sarımsak, zencefil, yeşil çay, zerdeçal (Özellikle karabiber ve zeytinyağı ile birlikte faydalıdır.) Badem, çekirdek, ceviz ve fındık gibi besin değeri yüksek kuruyemişler, deniz ürünleri (Omega 3 değeri yüksek besinler), bakliyatlar (Bitkisel proteinler), yoğurt, kefir gibi probiyotik içeren besinler olarak sıralayabiliriz.
Vitamin ve mineraller dengeli beslenmenin bir parçası olarak bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olmaktadır. Özellikle C vitamini enfeksiyonlarla savaşan güçlü bir antioksidandır. Turunçgiller denilen mandalina, greyfurt, portakal gibi kış meyveleri, dolmalık biber, maydanoz, brüksel lahanası, ıspanak gibi sebzeler C vitamininden zengin besinlerdir. C vitaminin yanı sıra Omega 3 yağ asitleri (deniz ürünleri), E vitamini (badem, yer fıstığı, fındık), A vitamini, D vitamini, B grubu vitaminler, probiyotikler, selenyum, çinko ve demir gibi mineraller de bağışıklık sistemini güçlendirir.
Sağlığı Tarım Yoluyla Geliştirme Enstitüsü Müdürü, Profesör Patrick J. Stover araştırma grubu, beslenme, metabolizma ve doğum kusurları riski arasındaki ilişkilerin altında yatan temel kimyasal, biyokimyasal, genetik ve epigenetik mekanizmaları ve tek karbonlu metabolik ağ içindeki ilişkili yolakları araştırmaktadır. Stover, Sağlıklı beslenmenin öneminin en başta yapılan tarım ile ilintili olduğunu savunur. Bu araştırmaların ışığında, bağışıklığın kuvetlenmesi için tüketilen meyve, sebze, vitamin ve minerallerin topraktan soframıza gelen verimli tarım ile başlamakta olduğu doğru bir tespit olacaktır. Kökleri daha sağlam ve sağlıklı olan ürün tarım zararlıları ve hastalıklarla daha kuvvetli bir şekilde mücadele etmektedir. Bu sayede yabani otlar, zararlı böcekler ve haşereler daha az meydana gelir. Kısaca bu ürünlerin savunma mekanizmaları çok daha kuvvetlidir diyebiliriz. Sağlıklı beslenebilmek için öncelikle yediğimiz gıdaları yetiştirdiğimiz toprağın da sağlıklı olması gerekmektedir. Bunun için tek başına sadece topraktaki mineraller yeterli olmayacaktır.
Toprak döngüsüne bakıldığın da, mineral olmayan besin maddeleri Hidrojen, Oksijen, Karbon, bu üç element hava ve suda bulunur. Fotosentez ile bitkiler güneşten aldıkları enerjiyle bünyelerindeki karbondioksiti, karbon ve oksijene ve suyu da hidrojen ve oksijene parçalarlar. Bu parçaladıkları elementleri de nişasta ve şekere döndürürler. Nişasta ve şekerlerde bitkilerin depoladıkları besin maddeleridirler. Bitkiler Karbon, Hidrojen ve Oksijeni havadan ve sudan aldıkları için bitkilerin bu maddelerden ne kadar aldıklarını üreticilerin kontrol etme imkanları yoktur. Geri kalan 17 besin maddesi de mineral olan besin maddeleridir ve bunlar toprakta ve toprağın bünyesinde bulunan ve suda erimiş halde bulunmaktadır. Bitkiler bu maddeleri kökleri vasıtasıyla suyla birlikte bünyelerine alırlar. Fakat bu besin maddelerinin tamamı toprakta yetirince mevcut değildir ve bitkiler bu maddelerin eksikliğinden dolayı sağlıklı bir şekilde büyüyüp gelişemezler. Üreticilerin gübre kullanmalarının sebebi de bitkilerin sağlıklı büyüyüp gelişebilmeleri ve iyi verim vermeleri için bu eksik olan maddeleri toprağa vermektir.
Toprak tan gelen mineraller kaliteli bitki besleme ürünleri ile harmanlandığı zaman maksimum verim sağlamış olur. Böylelikle kaliteli toprak demek, kaliteli ve verimli gıda demektir, tüm bu olgular bir arada oluştuğu zaman hastalıklara karşı savunma mekanizmamız immüm ( Bağışıklık) sistemimiz zararlı mikroorganizmalara karşı görünmez bir kalkan oluşturmuş olacak ve uzun sağlıklı bir hayat bizi bekliyor olacaktır.
Sonuç olarak dünyada; topraktaki ciddi besin kaybı, sınırlı toprak, artan hastalık ve böcek zararlıları en büyük küresel zorluklardır. Bu büyük zorlukların üstesinden gelmek, güçlü bir bağışıklık sistemi ve bunun getirmiş olduğu sağlıklı bir hayat için sürdürülebilir tarımın gelişmesine katkıda bulunmak gerekmektedir. Ne yazık ki günümüzde aşırı ve bilinçsiz gübre ya da besin elementi kullanımı, yanlış gübreleme faaliyetleri gibi sorunlarla karşılaşmaktayız.
İşte biz Ceon Global olarak bu sorunların gidermek, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak ve en önemlisi daha sağlıklı bir hayat yaşamak adına sorunların temeline inip belirlediğimiz hedeflere bu doğrultuda ilerlemekteyiz.
Uzm. Diyetisyen Ahsen TÜFEKÇİ ORAK
DİNÇ DİYET SAĞLIKLI YAŞAM VE BESLENME MERKEZİ
ORCID:0000-00026105-934, ahsen.tfkci@gmail.com