11 Mart 2025, Salı

‘Çocuk kitaplarında sadece eğlenceli hikâyeler anlatılmamalı’

10 Mart 2025, Pazartesi 06:25

     


Çocuk Edebiyatı dalında yazdığı yeni nesil eserlerle dikkatleri üzerine çeken yazar Derya Yağmur ile kitaplarını, çocuk edebiyatını ve projelerini konuştuk. İyi okumalar.

Yazmaya nasıl başladınız? Sizi çocuk edebiyatına yönlendiren ne oldu?

Çocukken okuduğum kitaplar bana bambaşka dünyaların kapılarını açtı ve kelimelerin gücünü keşfetmemi sağladı. Büyüdükçe, bu sevgim sadece okumakla sınırlı kalmadı; kendi hikâyelerimi yazma isteği içimde giderek büyüdü. Çocuk edebiyatına yönelmemin en büyük sebeplerinden biri, çocukların dünyaya baktıkları saf ve merak dolu gözlerle yazmak istememdi. Onların hayal gücünü besleyecek, eğlendirirken öğretecek hikâyeler yaratmak benim için bir tutku hâline geldi. Belki de içimdeki çocuğun hiç büyümemesi bunda büyük bir etkendi. Ayrıca, çocuklarla kurduğum bağ da bu sürecin önemli bir parçası oldu. Onların sorularını, şaşkınlıklarını ve kahkahalarını gözlemlemek, bana ilham verdi. Onlara hitap eden, onların dünyasına dokunan hikâyeler anlatmak, yazmaya devam etmem için en büyük motivasyonum oldu. Böylece kalemimi elime aldım ve çocukların hayallerine eşlik edecek hikâyeler yazmaya başladım. Belki bir gün, benim yazdığım bir kitap da bir çocuğun hayal dünyasını zenginleştiren o sihirli kitaplardan biri olur. İşte bu düşünce bile yazmaya devam etmek için en büyük sebebim!

Sizin için iyi bir çocuk kitabının olmazsa olmazları nelerdir?

Çocuk kitaplarında olay örgüsü basit ama etkileyici olmalıdır. Karmaşık detaylardan kaçınılmalı, ancak hikâye bir başlangıç, gelişme ve sonuç aşamalarına sahip olmalıdır. Sürükleyici ve merak uyandıran bir anlatım, çocuğun kitabı elinden bırakmasını zorlaştırır. Kelime seçimi, cümle uzunlukları ve hikâyenin temposu, hedef yaş grubuna uygun olmalıdır. Okul öncesi çocuklar için kısa ve tekrarlayan cümleler işe yararken, ilkokul çağındaki çocuklar daha zengin bir kelime haznesiyle yazılmış kitapları sever. Çocuklar, kitaplarda kendilerini görebilecekleri karakterlere bağlanır. Ana karakterin belirgin bir kişiliği olmalı, bir hedefi veya çözmesi gereken bir problemi bulunmalıdır. Cesur, meraklı, sevecen veya komik karakterler genellikle çocukların ilgisini çeker. Çocuklar sıradan dünyayı değil, olağanüstü veya büyüleyici olayları sever. Eğlenceli ve yaratıcı ögeler içeren hikâyeler onların hayal gücünü geliştirir. Sihirli bir kapı, konuşan bir hayvan, fantastik bir dünya gibi unsurlar kitabı unutulmaz kılabilir.

Kitaplarınız olan ; Yeni Nesil Çocuklara Yeni Nesil Hikayeler ve Kötülük Değil İyilik Kazanacak,  bu iki kitap, yeni nesil çocuklara hitap edecek şekilde nasıl kurgulandı? Geleneksel masallar ve modern hikâyeler arasındaki dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?

Yeni nesil çocuklar daha hızlı, görselliği ve etkileşimi yüksek hikayelerle büyüdü. Bu yüzden hikaye akışı daha hareketli olmalı. Kahramanlar güçlü bireyler olarak gelişmeli, sadece "iyi" ya da "kötü" olmak yerine neden öyle olduklarını anlamamızı sağlayan derin karakterler olmalı. Çocukların özdeşleşebileceği modern temalar (çevre bilinci, teknoloji, dostluk, empati gibi) işlenmeli. ‘Yeni Nesil Çocuklara Yeni Nesil Hikayeler’ kitabım tam da bu yönde tasarlandı.

İyilik her zaman kazanmalı ama "mutlak iyi" veya "mutlak kötü" gibi basit bir çerçeve yerine karakterlerin gelişimi ve hatalarından ders çıkarması vurgulanmalı. Örneğin, geleneksel masallarda kötü karakterler genellikle cezalandırılırken, modern hikayelerde onların değişme potansiyeli de gösterilebilir. "Kötülük" kavramını daha insancıl ve anlaşılır şekilde sunarak çocuklara gerçek hayatta da iyi seçimler yapmaları için rehberlik edilebilir. ‘Kötülük Değil İyilik Kazanacak’ hikaye kitabım bu temalarla oluşturuldu.

Geleneksel masallar genellikle anlamlı dersler, iyi ile kötünün mücadelesi ve evrensel değerler içerir. Çocukların hayal dünyasını besleyen büyülü unsurlar, kahraman yolculukları ve zamansız anlatımlar kullanılır. Ancak, eski masallardaki katı ahlaki yargılar ve korkutucu öğeler (örneğin cadıların cezalandırılması veya kötü karakterlerin aşırı sert sonlar yaşaması) günümüz çocuklarına daha duyarlı bir şekilde aktarılmalı.

Büyülü Orman romanınız sadece çocuklara mı hitap ediyor, yoksa her yaştan okura yönelik mesajlar da içeriyor mu?

“Büyülü Orman” romanım her yaştan okura hitap ediyor. Çocuklar için büyüleyici bir macera sunarken, yetişkinler için de derin anlamlar ve hayat dersleri barındırıyor. Hikâyenin içinde dostluk, cesaret, kayıplar ve yeniden keşfetme gibi evrensel temalar yer alıyor. Yani, hem çocukların hem de yetişkinlerin kendilerinden bir şeyler bulabileceği çok katmanlı bir anlatım söz konusu.

Günümüz çocuklarının kitaplarla ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Dijital çağda çocukları kitap okumaya teşvik etmek için neler yapılmalı?

Günümüz çocuklarının kitaplarla ilişkisi, dijital çağın etkisiyle değişim gösteriyor. Tabletler, akıllı telefonlar ve bilgisayar oyunları çocukların dikkatini çekerken, geleneksel kitap okuma alışkanlığı geri planda kalabiliyor. Ancak bu, çocukların okumaya ilgisiz olduğu anlamına gelmez; sadece onlara kitapları sevdirecek ve ilgilerini çekecek farklı yöntemlere ihtiyaç duyuluyor.

Çocukları kitap okumaya teşvik etmek için çocuklara, ilgi duydukları konularla ilgili kitaplar sunarak meraklarını uyandırabilirsiniz. Örneğin, fantastik hikâyeleri seven bir çocuğa macera dolu romanlar önerilebilir. Teknoloji tamamen yasaklanmasa da, kitap okuma alışkanlığını destekleyen dijital içerikler (örneğin, interaktif e-kitaplar) sunulabilir. Çocuklar, ebeveynlerinin kitap okuduğunu gördüğünde bu alışkanlığı daha kolay benimser. Ailece kitap okuma saatleri düzenlemek etkili olabilir. Kitap kahramanlarını seslendirerek ya da hikâyeleri oyunlaştırarak okumayı daha keyifli hale getirebilirsiniz. Çocukların kitapları keşfetmesine olanak tanıyan etkinlikler düzenlemek, kitap sevgisini artırabilir. Çocukları kendi hikâyelerini yazmaya ve çizim yapmaya teşvik etmek, kitaplara olan ilgilerini destekleyebilir. Sonuç olarak dijital çağda çocukların kitaplarla bağını güçlendirmek için kitapları modern dünyanın bir parçası haline getirmek önemli. Teknoloji ve kitapları bir araya getirerek okuma kültürünü fazlasıyla destekleyebiliriz.

Çocuk kitaplarında sadece eğlenceli hikâyeler mi anlatılmalı, yoksa bazen toplumsal sorunlara da değinilmeli mi?

Çocuk kitaplarında sadece eğlenceli hikâyeler anlatılmamalı, aynı zamanda toplumsal sorunlara da yer verilmeli. Ancak bunu yaparken çocuğun yaşına, duygusal gelişimine ve anlayış seviyesine uygun bir anlatım tercih edilmelidir.

Neden Toplumsal Sorunlara Değinilmeli?

Empati Geliştirir: Çocuklar, farklı hayatları ve deneyimleri anlayarak empati kurmayı öğrenir.

Eleştirel Düşünmeyi Destekler: Dünyada farklı zorlukların olduğunu görmek, çocukların düşünme becerilerini geliştirir.

Duyarlılık Kazandırır: Çevre sorunları, eşitlik, dostluk, yardımlaşma gibi konulara duyarlı olmalarını sağlar.

Gerçek Dünyaya Hazırlar: Hayatın sadece neşeden ibaret olmadığını, ancak sorunların da aşılabileceğini görmelerine yardımcı olur.

Peki  Nasıl Anlatılmalı?

Hikâyelerin İçine Doğal Bir Şekilde Yedirilmeli: Mesajlar öğretici ve sıkıcı değil, akıcı bir anlatımla sunulmalı.

Pozitif ve Çözüm Odaklı Yaklaşılmalı: Sorunlar anlatılırken, umutsuzluk yerine çözüm yolları da gösterilmeli.

Karamsar Değil, Umut Verici Olmalı: Çocukların yaşına uygun, ilham veren ve umut aşılayan hikâyeler tercih edilmeli.

Örneğin, çevre kirliliğini anlatan bir hikâye sadece dünyanın kirlenmesini vurgulamak yerine, çocuk kahramanların doğayı korumak için yaptığı olumlu değişiklikleri de içermeli. Böylece çocuklar, sorunları fark etmekle kalmaz, çözümün bir parçası olabileceklerini de öğrenirler.

Sonuç olarak, çocuk kitapları hem eğlendirmeli hem de düşündürmeli. Çocukları gerçek dünyaya hazırlarken onların umutlarını ve hayal güçlerini canlı tutan hikâyeler en etkili olanlardır.

Bil Koleji tarafından üçüncüsü düzenlenen Altın Yonca Ödülleri’nde Rüya Renginde Hikayeler kitabınızla Yılın En İyi Çıkış Yapan Kadın Yazar Ödülü’ne layık görülmüşsünüz.  Bu ödülden bahseder misiniz?

Bil Koleji tarafından düzenlenen Altın Yonca Ödülleri’nde “Rüya Renginde Hikayeler” kitabımla "Yılın En İyi Çıkış Yapan Kadın Yazar Ödülü"ne layık görülmek benim için büyük bir onurdu. Bu ödül, çocuk edebiyatına adım attığım ilk kitabımla böyle bir takdir görmek beni hem mutlu etti hem de gelecek çalışmalarım için motive etti. Çocukların hayal dünyasına katkıda bulunabilmek ve onlara ilham verebilmek benim için en büyük ödül olsa da, bu tür organizasyonlar sayesinde eserimin geniş kitlelere ulaşması ayrıca gurur verici.

Türkiye’de çocuk edebiyatının gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de çocuk edebiyatı son yıllarda büyük bir gelişim gösterdi. Yerli yazarların sayısı arttı, daha özgün ve yaratıcı içerikler üretilmeye başlandı. Özellikle çocukların hayal gücünü destekleyen, değerler eğitimi veren ve okuma sevgisini aşılayan kitaplar çoğaldı. Ancak hâlâ gidilecek yol var. Çocuk edebiyatına daha fazla yatırım yapılmalı, yerli eserler uluslararası platformlara taşınmalı ve çocukların erken yaşta nitelikli kitaplara ulaşımı artırılmalı.

Okurlarınızdan aldığınız geri dönüşler nasıl? Onların yorumları yazma sürecinizi etkiliyor mu?

Okurlarımdan çok güzel geri dönüşler alıyorum. Çocukların hikâyelerimde kendilerini bulmaları, kahramanları sevmeleri ve bana mektuplar, resimler göndermeleri beni çok mutlu ediyor. Velilerden ve öğretmenlerden de olumlu yorumlar alıyorum. Bu geri bildirimler elbette yazma sürecimi etkiliyor. Çocukların ilgisini çeken temaları ve anlatım biçimlerini daha iyi anlayarak, onların hayal dünyasına daha çok hitap eden hikâyeler oluşturmaya çalışıyorum.

Gelecekte yazmayı düşündüğünüz yeni projeleriniz var mı? Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitap var mı?

Evet, yeni projeler üzerinde çalışıyorum. Şu anda yeni bir çocuk kitabı yazma sürecindeyim. Bu kitapta çocukların duygusal gelişimine katkı sağlayacak, empati ve dayanışma gibi konulara odaklanan bir hikâye anlatmayı planlıyorum. Ayrıca ilerleyen dönemlerde bir çocuk romanı yazma fikrim de var.

Röportajlarımda klasikleşen bir sorum var. Size de sormak istiyorum: Elinizde sihirli bir değnek olsaydı dünyada ya da hayatınızda neyi değiştirmek isterdiniz?

Bu çok güzel ve düşündürücü bir soru. Eğer elimde sihirli bir değnek olsaydı, çocukların gözlerindeki umut ışığını hiç sönmeyecek bir hale getirmek isterdim. Dünyanın neresinde olursa olsun, hiçbir çocuk korkuyla büyümesin, hiçbir çocuk sevgisiz kalmasın. Açlık, savaş ve eşitsizlik gibi kavramlar yalnızca eski masallarda anlatılan kötü hikâyeler olsun. Her çocuğun güvenle hayal kurabildiği, kitapların ve oyunların içinde özgürce büyüyebildiği bir dünya yaratmak isterdim.

Ayrıca, insanların birbirini daha iyi anlayabildiği, daha fazla sevgi ve empatiyle hareket ettiği bir dünya hayal ediyorum. Kelimelerin yaralar açmak yerine kalplere dokunduğu, farklılıkların ayrıştırmadığı, aksine zenginleştirdiği bir yer… Eğer bir mucizem olsaydı, dünyayı bir çocuğun kalbindeki iyilikle şekillendirmek isterdim. Çünkü inanıyorum ki dünyayı değiştirecek en büyük sihir, içimizdeki sevgide saklı.

(SERKAN SELİNGİL) 

 







 
Son Eklenen Haberler