8 Nisan 2025, Salı

‘MODERN EFSANELER YAZIYORUM’

7 Nisan 2025, Pazartesi 06:01
Son güncelleme: 7 Nisan 2025, Pazartesi 11:45

     


Ödüllü yazar Salim Nizam'ın uzun zamandır beklenen kitabı ‘Bandırma Palas’ okuyucusuyla buluştu. Nizam’la ‘Bandırma Palas’ı, edebiyatı ve yeni projelerini konuştuk. İyi okumalar.

Ödüllü bir yazar olarak sizi yakından takip ediyorum. Ömer Seyfettin’in biyografisini anlattığınız romanınız Ben Gönen’de Doğdum / Kısa Bir Ömrün Uzun Hikayesi ile 2022 ESKADER Yılın Roman Ödülü’nü aldınız. Peki Bandırma Palas romanı nasıl doğdu?

Rus Yazar Tolstoy'un dediği gibi, “Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya biri bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.” Benim romanımda Bandırma’ya gece vakti gelen gizemli bir adamla başlıyor. Mahir Bey, gece vapurundan indiğinde uzun bir süre yerinden kıpırdamadan yağmur altında ıslanır. Gidecek bir yeri olmayan adam yağmurlu ve sisli bir gecede Bandırma Palas oteline sığınır. Otelin Mavi Kubbeli Odası’nda kalan adam geçmişini ve kendini arar.

Katıldığınız TV ve radyo programlarında sık sık büyülü gerçekçilikten ve gerçeküstü romandan bahsediyorsunuz. Peki sürrealist romana nasıl yöneldiniz?

Aslında büyülü gerçekçilik anlayışına yönelmem Gabriel Marguez kadar; bizim Toros Dağlarının efsanelerini derleyen Yaşar Kemal’imizle başladı desem yalan olmaz. Cengiz Aytmatov’un Gün Olur Asra Bedel romanı kadar, İran’ın meşhur şairi Firdevsi’nin Şehname’si, Şehrazat’ın Binbir Gece Masalları, Sadık Hidayet’in Kör Baykuş’u ve İtalyan Şair Dante’nin İlahi Komedyası bu alana yönelmemde en büyük etken oldu. İlk olarak Son Kazak romanımda, ardından Ben Gönen’de Doğdum romanımda, son olarak da Bandırma Palas romanımda gerçeküstü romanın izlerini görebiliriz. Tabii ki bu en fazla Bandırma Palas’ta hissediliyor.

Yine Bandırma Palas’ı bir üçleme roman olarak düşündüğünüzü biliyorum. Diğer romanların ismi ne olacak ve şu an ne aşamadalar?

Bandırma Palas serinin ilk romanıydı. Nehir roman olacak ve ikinci kitap şu an üzerinde çalıştığım İzmir Palas romanı, üçüncü roman olarak da doğudan bir şehrimizi Bitlis’i düşünüyorum. Ancak Faruk Nafız Çamlıbel’in Han Duvarları şiirindeki gibi bir han olsun istiyorum. Palas batılı ve han biraz doğulu bir imge. Bu yüzen kitabın ismi Ahlat Han olacak. Konusundan bahsetmiyorum, sürpriz olsun.

Bu kitabı Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusun Mustafa Kemal Atatürk’e armağan ettiğinizi biliyorum. Peki, Mustafa Kemal Atatürk Bandırma Palas’a hiç geldi mi?

Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı sonrası, 16 Haziran 1926 ve 20 Ocak 1933 tarihlerinde iki defa Bandırma’ya geldiğini biliyoruz. Bandırma Palas, Kurtuluş Savaşı’nda Yunanlılar tarafından top atışına tutulup ateşe verilip zarar görmüş ve savaş sonrası tamiratı yapılmıştır. İşte Mustafa Kemal otelin tamiratından sonra şehrin en büyük otelinde bulunmuştur.

Bandırma Palas romanınızda “Bandırma Palas’ın bir yüzü Didumus Dağı’na bakar.” Sloganını kullandınız. Bunun özel bir sebebi var mıdır? Ayrıca, diğer romanlarınızda da böyle sloganlar olacak mı?

Evet, bu romanda Bandırma Palas’ın bir yüzü Didimus Dağı’na bakar, dedik. Didumus Dağı Kapıdağ’ın mitolojik ismi ve eskiden Ayı Dağı da denilirdi. Kapıdağ Efes kadar öneme sahip ve aslan başlı su oluklarının kullanıldığı Kyzikos Hadrian Tapınağı olan bir yer. Bu tapınak öyle büyüktür ki Erdek Körfezi’ne giren gemiler onu ta uzaktan görür. Kapıdağ’da yine Rumlardan kalan Kirazlı Manastırı ve Narlı Kilisesi vardır. İzmir Palas’ın sloganı “İzmir Palas’ın bir yüzü Selanik’e bakar “olacak. Çünkü İzmir ve Selanik birbirine çok benziyor adeta birbirinin simetrisi gibidir. Hem Atatürk’ün doğduğu ve yaşadığı yere dem vurmak ona karşı bir vefa borcu olsa gerek. “Ahlat Palas’ın bir yüzü Semerkant’a bakar.” diyeceğiz sonra da. Çünkü, Semerkant’ın Türk tarihi açısından önemi çok büyük. Hatta Amin Maalouf’un dikkatini çekecek kadar.

Anladığım kadar romanda mitolojiyi sık kullanıyorsunuz. Yakın bir yer olan Manyas Gölü efsanelerinin de ilginizi çektiğinizi Son Kazak romanından biliyorum. Bu romanda da efsaneleri sık görecek miyiz?

Manyas Gölü beni su kuşları gibi daima kendine çekiyor. Manyas Gölü kıyısında Pers krallarının yazlık yer olarak kullandıkları Daskyleion Antik Kenti var ve bununla ilgili efsanelere de değindik. Hatta göl kızı hikayeleri edebi literatüre bu kitapla girecek diyebiliriz. İzmir Palas romanında göl kıyısındaki Smavlu köyüne bir müze kuracağız. Gölle ve kuşlarla ilgili efsaneler de okuru büyüleyecek.

Kitaplarınızda betimlemeleri çok fazla yer veriyorsunuz, bu da beyazperdede film izliyormuş gibi bir izlenim veriyor. Bu konuda çok başarılısınız. Peki, Son Kazak, Ben Gönen’de Doğdum, Bandırma Palas film olabilecek nitelikte. Bununla ilgili çalışmalar var mı?

Ben Gönen’de Doğdum / Ömer Seyfettin romanı için ünlü yönetmen Zeynep Günay’la görüşmemiz oldu. Kulüp dizisindeki başarısından ve Gönenli oluşundan dolayı onun çekmesini çok isterim. Bana senaryoyu yaz gel, dedi. Tabii Ömer Seyfettin’in beyazperdeye aktarılması genç kuşaklar ve Ömer Seyfettin’in yaşatılması adına güzel olacak. Ancak şu an önümde üç roman taslağı var ve onları tamamladıktan sonra senaryo işine bakabilirim. Ayrıca Bandırma Palas’ı da senaryolaştırmak isteyen başka yönetmenlerimiz de var.

Bandırma Palas’ın kokteylini ve tanıtım toplantısını seçkin davetlilerle Bandırma Palas’ta yaptınız. Konukların sarı kıyafet giydikleri ve aksesuar taşıdıklarını gördüm. Peki bunun özel bir sebebi var mıdır?

Elbette ki var. Bandırma Palas’ta dresscode sarıydı, davetlilerim beni kırmadılar ve her biri özene bezene giyinip sarı kıyafetlerle geldiler. Onlara bana bu güzellikleri yaşattıkları için çok teşekkür ediyorum. Romanda Mahir Bey’in düşlerinde her gece sarı elbiseli bir kadın otelin merdivenlerini tırmanır. Ancak Mahir Bey, otel çalı2şanları Faris ve Müstecep’in de aynı düşü gördüğünden habersizdir. Bandırma Palas’ta bu organizasyonu gerçekleştiren Baştaş Grup’a ve Yağmur Hanım’a da bana bu güzellikleri yaşattıkları için çok teşekkür ediyorum.

Son olarak bundan sonraki hayallerinizden bahseder misiniz?

Son nefesime kadar Türk Edebiyatı’na yeni eserler kazandırmak ve eserlerimin yabancı dilleri çevrildiğini hayattayken görebilmek. Bunu çok isterim.

(SERKAN SELİNGİL) 

 







 
Son Eklenen Haberler