22 Aralık 2024, Pazar

Altun Çiçek: ‘Bireysel hisler toplumsal meselelere dönüşebiliyor’

7 Ekim 2024, Pazartesi 07:17

     


‘Avaz’ kitabının yazarı Şair Altun Çiçek ile şiiri, şiirin toplumu ya da bireyi değiştirme gücünü, modern ve klasik şiir kavramlarını konuştuk. İyi okumalar.

Yazarken belirli bir ritüeliniz ya da şiirin size geldiği belirli anlar var mı? Şiirlerinizi en çok hangi duygusal ya da zihinsel durumda yazıyorsunuz?

Her hangi bir ritüelim yok. Şiir yazmanın bir zamanı var mı emin değilim. Genellikle yoğun bir duygunun peşi sıra yazıyorum. Güçlü bir uyarana ihtiyacım oluyor. Bazen dinlediğim türküde geçen bir dize, bazen bir koku, aklıma gelen bir anı yazmama vesile oluyor. Yazarken bir melodi mutlaka bana eşlik ediyor. Şiir ve müziğin birlikteliğini seviyorum.

Şiirlerinizde bireysel kimlik ve toplumsal ilişkiler arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz? Okuyucunun bu bağlamda hangi mesajları almasını istersiniz?

Bu coğrafyada çoğunlukla benzer şeyleri deneyimliyoruz. Bireysel hisler toplumsal meselelere dönüşebiliyor. Şiire dönüşen duygular okura ulaşınca benzer duyguları tetikliyor. Benim bakıp gördüğüm yerden, seslendiğimi duyup içselleştirebiliyorlarsa o noktada aslında birbirimize hiçte uzak olmadığımızı anlıyoruz. Birbirimize benziyoruz ortak duyguları paylaşıyoruz. Bence şiir bu anlamda taşıyıcı görevi görüyor.

Kitabınızın adı "Avaz." Kısa bir süre öncede ikinci baskısını yaptı. Kitabınıza  ‘Avaz’ adını koymanın özel bir anlamı var mı? Bu isim şiirlerinizin ruhunu nasıl yansıtıyor?

Şiir bende avaz halinde oluşuyor. Duyulmasını, görünmesini ve anlaşılmasını istediğim her duygu dizeye dönüşmeden önce avaz avaz yankılanıyor belleğimde. Bu yankı bazen kulakları sağır edecek kadar gür çıkıyor bazense sessiz bir ağıt gibi içime akıyor. Okur bu gelgiti hissediyorsa doğru bir aktarım yapmışım demektir.

Dil ve imgeler şiirlerinizde nasıl bir yer tutuyor? Şiirlerinizde dilin sınırlarını zorlama ya da ona yeni anlamlar katma çabası hissediliyor mu?

Hissettiğim şeyleri imgelemeyi seviyorum. Duyguları en yalın haliyle şiire aktarmak dili daha gerçekçi ve samimi kılıyor bana göre. Dilin sınırlarını zorladığım noktada eğer okur yoruluyorsa ve anlam karmaşası oluşuyorsa doğru bir aktarım yapmamışım demektir.

 Şiir yazma sürecinizi bir terapi ya da kendini iyileştirme yöntemi olarak görüyor musunuz? Şiirlerinizin sizin için böyle bir işlevi var mı?  Bu sorudan hareketle sizi tanıyabilir miyiz? Altun Çiçek kendini en iyi nasıl ifade eder? Nelerden hoşlanır? Nelerden uzak durmayı tercih eder?

Şiir hissettiğim yoğun ve ağır gelen duygulardan arınma halidir benim için. Yazmadığım sürece yükmüş gibi geliyor, bir girdabın içinde savruluyorum. Yazabiliyorsam içinde bulunduğum girdap duruluyor. Yazmadığım zamanlarda ruhumda ki dalgalanma dengesiz bir hal alıyor. Şiir beni dengede tutuyor.

Kendimi kötü ya da eksik hissettiğim anda kaçıp sığındığım yer şiir. Bir nevi iyileşme hali, yazarsam iyileşip yenileniyorum. Bu bağlamda kendimi en iyi ifade edebildiğim yer şiir ve edebiyat. Folklorun hayatımda büyük bir yeri var. Türküler, halk dansları ve halk edebiyatı ilgilendiğim ve kendimi ait hissettiğim yer. Özüm ve bağlarım orada. Samimi olmayan her şeyden uzak dururum. Ailem, dostlarım ve kitaplarım hayatımın tamamını kaplar. Sevdiklerimle zaman geçirmek önceliğimdir. Bu anlamda sevgi çok kıymetlidir benim için.

Kendi şiir dilinizi nasıl tanımlarsınız? Türk şiir geleneği içinde kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz?

Yalın ve samimi bir dil. Yormayan anlatmak istediği meseleyi en yalın ve çarpıcı haliyle anlatan özgün bir dil diyebilirim. Lirik şiirler yazıyorum ama kendimi konumlandırmak istediğim bir yer yok. Bu bana biraz sınır çizmek gibi geliyor. Çizilmiş bir sınırı ihlal etmektense istediğim yerde özgürce dolaşmayı tercih ederim. Şiir duygunun en özgür yaşandığı yerdir çünkü.

"Avaz" adlı kitabınızda, her okuyucu farklı anlamlar çıkarabilir mi? Şiirlerinizde okuyucunun kendi anlamını yaratmasına açık kapı bırakıyor musunuz?

Yaşadığım bir duyguyu şiire dönüştürdüğümde bu bana özgü oluyor. Ama okur şiiri okuduğunda onun hissettiği duyguyla şekilleniyor. Bu onun şiire ne anlam yüklediğiyle alakalı. Ortak payda aynı sadece hissedilen duygu farklılaşıyor.

Modern şiir ve klasik şiir arasında nasıl bir ilişki görüyorsunuz? Sizce günümüz şiiri hangi yönleriyle daha farklı ya da evrensel?

Şiirin kendi türleri içerisinde bir bağ ve ilişkisi hep vardı. Şiirde diğer her şey gibi yaşanılan çağa göre değişiklik gösteriyor. Bence değişmeli de. Sadece bu değişiklik klasik şiiri değersizleştirmeden yapılmalı. Günümüz şiiri bana göre daha deneysel normlarda. Daha eleştirel, daha keskin ve bir derdi olan şiirler. Hızlı değişen bir gündem ve bu gündemin etkisinde yaşanılan bir hayat var. Böyle olunca da şiir sadece romantik olmaktan çıkıyor. Düzene ve dünyaya karşı çıkan şiirler yazılıyor ve hesap soruyor.

Sizce şiir, toplumu ya da bireyi değiştirebilir mi? Şiir yazmanın toplumsal bir sorumluluğu olduğuna inanıyor musunuz?

Edebiyatın ve sanatın tüm türleri bireyi ve toplumu değiştirecek gücü içinde barındırıyor. Üretken bir toplumda yozlaşma daha az olur. Çünkü üretip okuyan birey değişir ve gelişir. Birey değişir ve gelişirse bununla doğru orantıda toplumda gelişir. Toplumsal sorumluluktan ziyade şiir bireye yalnız olmadığını hissettirir. Aşkta, acıda, mutlukta, umutta, sevgide hatta öfkede benzer duygularla birlikte göğüs gerdiğimizi ve çabaladığımızı hissettirir.

Röportajlarımın klasik sorusudur. Size de sormak istiyorum. Elinizde sihirli bir değnek olsaydı ne yapmak isterdiniz?

Tüm çocukların eşit hak ve özgürlükler içinde, savaşsız bir dünyada yaşamasını sağlardım. Çünkü tek umudum çocuklar…

(SERKAN SELİNGİL) 

 

 







 
Son Eklenen Haberler