‘Geçmiş ve günümüzdeki radyo dünyası arasında kıyas yapmam’
20 Aralık 2024, Cuma 06:26Tweet |
1990’lı yılların radyo dünyasında iz bırakan Radyo Kulüp, Best FM, Radyo Mega, Süper FM, Radyo D, Radyo Alaturka gibi radyo dünyasının önemli kuruluşlarında program yaparak gönüllerde taht kuran Melon şapka ile geçmiş ve günümüzdeki radyo dünyasını konuştuğumuz bir söyleşi gerçekleştirdik. İyi okumalar.
Melon Şapka ismi nasıl ortaya çıktı?
1993 yılının 15 Eylül’ünde ‘merhaba’ dedim mikrofona. O yıllar Milliyet Gazetesi'nde Grafik Müdürlüğü görevindeydim. Aynı zamanda Milliyet Gazetesi binasında Kanal D kurulmuştu. Sonrasında da binanın alt katında Radyo Kulüp. Yani şimdinin yeni ismiyle Radyo D'si. Ben Milliyet Gazetesi görevindeyken, reklam müdürlerim bilirlerdi şiirler ve hikâyeler yazdığımı. Dönemin sabah yayıncısı gazeteci Ümit Zileli'ye beni önerip, program yapmam için iletişime geçmişlerdi. Sonrasında teklif geldi görüştük ve bir deneme kaydı yaptık. Hayatımda ilk kez profesyonel kulaklık, mikser, yığınla kaset ve ilginç (md, dat) aparatlar görüyordum. Masaya oturdum ve kocaman ve kalın bir camın ardında tonmaister arkadaş, kulaklıklarımı takmamı ve mikrofona konuşmamı istedi. Konuştum, sesimi beğenmişlerdi ve birkaç bir şey söylememi istediler. Ardından şu cümleler çıktı benden; "Yaslanın gecenin yıldızlı koltuğuna, uzatın ayaklarınızı beyazım bulutlara....." sonra durdum. Ardından, "geceninmelonşapkası, sizin yanınızda, sizin başınızda" dedim. Beğendiler ve haftanın iki günü, pazartesi ve perşembe yayın hayatına başladım. Melon Şapka ismi o zaman çıktı bir anda ağzımdan. O da, ATATÜRK'ün şapka devriminde taktığı ilk şapkadır, Melon Şapka ve bu mahlas sonraları bozulmayan çizgisiyle markaya dönüştü ve bu yıllara kadar geldi.
1990'lı yıllar Türkiye’de radyo programcılığı açısından çok farklı bir dönemdi. Siz bu dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Güzide ülkemin en ama en güzel yıllarıydı diyebilirim. Çünkü kendine has modası, söylemi ve ideolojisi vardı. Harika bir çizgisi vardı. Radyo programları da ciddi manada herkesin hayatına girdi. Sanki insanların kan dolaşımı gibi, çoktandır unuttuğu bir şeymiş gibi vazgeçilmezi oldu. Dönemin kendine has saygısı, saygınlığı, kültürü bambaşkaydı. Elbette ben sadece radyo programı yapmadım. 1996 yılında ilk şiir kitabım çıktı. Sonrasında devamı geldi. En son 9. kitabım çıktı. Hem kendi şiirlerimi okuyor hem de ustaların yazdıklarını sese dönüştürüp bir köprü vazifesi görüyordum. Bu da beni fazlasıyla mutlu ediyordu ve elbette dinleyenlerim, okurlarım ve sayısız imza günlerimde 90'lı yıllar benim için karşılığı olmayan saygın bir yaşam biçimiydi.
O dönemde Melon Şapka’nın şiir programlarını dinleyenler arasında hem gençler hem de yetişkinler vardı. Farklı kuşaklarla böylesine güçlü bir bağ kurmayı nasıl başardınız?
Evet çok güzel ve doğru saptama. Bu benim insan ve kültür ayırmadığımdandır. Saf sevgimdendir ve herkesin kendine has üslubuyla söyleyebilecekleri olduğuna inandığımdandır. O dönemden bu döneme hali devam eden genç ve yetenekli dinleyenlerim var. Neredeyse çoğu sanatın bir ucundan yakalamış ve devam etmiş kişiler. Kuşaklarca sürdü. Zaman zaman karşılaşıyoruz. Fiziki olmasa da ya imza günlerimde ya da sosyal medyada çocuklarına anlattıkları beni göstermek ve tanıştırmak için. Bu hepimizin başarısı oldu. Benim onların kalplerine ulaşmam, onların da beni bıkmadan ve yorulmadan takibimde olmaları...
Melon Şapka; imajınızın arkasında aslında nasıl bir insan var? Radyo dışındaki Melon Şapka’yı tanımak istesek, neler öğreniriz?
Olduğum gibi yaşarım. Radyo benim rabıtamdır. Bir seccade gibi düşünün. Orada tamamıyla izole olup, kendimle baş başa kalıyorum. Sanki sesli düşünüyor ve konuşuyormuşum gibi, kafamın içinde. Benim aslına bakarsanız uzun yıllar annemin hastalığından ötürü çokça hastanelerde geçti. Onun iyi olması sağlıklı hayatta kalabilmesi için elimden geleni yaptım. İlk yayına başladığımda annem beyin kanaması geçirmişti. 52 yaşındaydı. Ben 22. Doktorlar "52 yaşında kızın doğdu" demişti. Çapa Hastanesi’nin ecza kokan odasında. Her şeyi öğrettim anneme. Aklınıza ne geliyorsa. Yürümeyi, konuşmayı, yazmayı, yemek yemeyi vs. 2021 yılı Ağustos ayında kaybettim ve şimdiki göçümde Didim'de yaşamımı sürdürmekteyim. Bir köpeğim var ismi Samantha. Onun da birtakım tedavileri var onlarla ilgileniyorum. Dönüşen radyo kültürünü ben sosyal medyada devam ettirmeye çalışıyorum. Hayranlarımı şiirsiz bırakmamak için. İnstagram, Radyomelon.net ve en son Tiktok platformunda yayınlara başladım. Güncelim. Güncelleşmeyi de severim. Teknolojiyi severim. Yaşarken şunu öğrendim bir tasavvufî bakışıyla, "Biz sevmekle mükellefiz" bu yüzden sevgiyle uyanır, sevmekten yorulmadan yatağa girerim.
Teknolojinin ilerlemesiyle radyo programcılığı büyük ölçüde değişti. Sizin döneminizle kıyasladığınızda bugünkü radyo dünyasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kıyas yapmam. Ama büyük ölçüde dejenere olduğunu görüyorum. Birkaç arkadaşım var. Onların bile radyoda güçlü sesleri ve fikirleriyle tutunma savaşı verdiklerini görüyorum ki bu incitici!.. Örneğin biz programımızı yapardık ve maaşımızı alırdık. Şimdi genelde sponsorun yoksa sen de yoksun gibi bir algı var. İlginç bir varlık savaşı aslında bu. Bir de teknolojide bilmem sahte hesaplar alıp, belki de milyon kişi hesaplarıyla sizin bir kariyeriniz olduğunu göstermek derdinde ve buna inandırmalarını sağlamaları. Demem o ki, teknolojinin biz hep kötü taraflarını sevdik ve seçtik!
Hafızanızda yer eden unutulmaz bir yayın anınız var mı?
Olmaz mı, pek çok. İçlerinden birisi aynen şöyle. Demiştim ya ilk kez bunca profesyonel aparatlar arasında bir şeyler söyleme derdindeyim. Yayın başladı, henüz bir hafta olmamıştı. Telefon aldılar. Karşımda biri el işaretleriyle yayına telefonu aldık mikserden potansı kaldır diye beni uyarıyordu. Telefon yazıyordu potansın altında, kaldırdım ve efendim diyerek mikrofona dayadım kulağımı. Tabi bana gülmeyen kalmamıştı... çok da keyifli bir ekiple çalışmıştım o yıllar.
Şiirin sizin hayatınızdaki yeri nedir? Günümüzde şiirin toplumdaki yerini nasıl görüyorsunuz?
Bence şiir gereken saygısını görmüyor. Üzülerek belirtmeliyim ki. Bir bunalım enstrümanı gibi geliyor insanlara. Oysa ki şiir büyük küçük tüm yaşantıların, travmaların özetidir, özüdür. İşte belki de kimse bu özden, özeleştiriden hep haz etmiyor. Elbette ünlü şairler var ve kitapları hâlâ satılıyor, okunuyor. Günümüz teknolojisinde örneğin sosyal mecrada yayın yaptığınızda, konu şiire gelince kaçanları bilirim. Tepede sayılar gittikçe azalır gibi. Kitap okuma oranı maalesef düşük güzîde ülkemde. Benim hayatımda, HAYÂTIMDIR ŞİİR.
Günümüz radyoculuğu ile 1990’ların ruhunu karşılaştırırsanız, o dönemden bugüne en çok neyin değiştiğini düşünüyorsunuz? Eğer 1990’larda değil de bugün radyoculuğa başlasaydınız, nasıl bir program yapardınız?
Çok şey değişti. Gerçekten karşılaştırılamayacak kadar...Size bu değişim konusunda sadece şunu da ilâve edebilirim. Biz kendi RTÜK'ümüz olduk. Espriler ve söylemlerimizi önceden hep aklımızdan ya da kalbimizden dört defa geçirerek söyledik. Birilerinin bizi uyarmasına gerek kalmazdı. Şimdi başlasam inanın yine aynı işi yapmak isterdim. Bir süre sonra o iş sizin yaşam biçimi oluyor ve vazgeçilmeziniz oluyor. Ben şanslı biriyimdir bu konuda. Nedenide, sevdiğim işi yaptım uzun yıllar.
Radyo, görünmeyen bir dünyayı temsil eder. Sadece sesle insanları etkilemek nasıl bir duygu? Radyonun insanlara ulaşmadaki samimiyetini ve sıcaklığını başka bir mecrada bulabildiniz mi?
Evet ses. Fotojenik gibi, fotoğraflarda güzel çıkarsınız fakat gerçekte o kadar da yakışıklı ya da güzel olmadığınızı söylersiniz. Ses de böyledir. Bazı sesler mikrofoniktir. Benim sesim güncelde de böyle. Mikserde herhangi bir değişikliğe hiç gitmedim. Neysem o. Mikrofon o yıllar sesimi sevdi ve samimiyetimi. Evet bu samimiyeti sosyal mecrada buldum. Çok da keyifli. Çünkü ben nereye gidersem markamın kalitesini de götürüyorum. Ve ses, radyoda en önemli ulaşım biçimidir. Kalbe ve zihinlere.
Dinleyicilerinizle sadece bir radyo programcısı olarak değil, bir dost gibi bağ kurmayı başardınız. Sizce bu samimiyetin sırrı neydi?
Hep söylerim ya "saf sevgi" her şey sevmekle başlar ve sizin de dediğiniz gibi "samimiyet." Bunu yakaladıklarında ama arada ince bir çizginin de olduğunu hissettirdiğinizde her şey olduğu güzelliğiyle sürüp bir bağ oluşuyor. Çoğu dinleyenimi intihardan vazgeçirdim. Çoğu dinleyenimi doğru yönlendirip yuva kurmasını sağladım, çoğu erken denilen yaşlarda, kendisini odaya kilitleyen gençlerin odalarına radyoyla girdim ve odasını ve düşüncelerini genişlettim. Bunu sosyal medyada da yapıyorum.
Şiir ve radyoyu harmanlamak isteyen gençler için, o büyüyü yeniden yaratmanın sırrı sizce nedir?
Elbette şiire gönül veren ve fıtratında yazmak hastalığı olan gençler çok. Hemen aklıma Câhit Külebi'nin sözü geliyor aklıma; "ülkemde okuyandan çok şiir yazan var." Evet okumak ve hayatla yüzleştirmek mühim. Tecrübe kazanmak hayatın kıvrımlı koridorlarında yürürken ve eğilebilmek hayatın tüm dokunuşlarına, hassasiyetine ve tüm yaşamını ve yaşadıklarını elbette okuduklarıyla harmanlayıp harika işlerin çıktığını görüyor ve dinliyorum. Dijital platformu yani internet çağını iyi yakalamak ve iyi taraflarından fayda sağlamak gerekir. Radyo büyüsü derseniz, o asla yakalanmaz, hiçbir teknolojik enstrümanlarla.
Röportajlarımın klasik sorusudur. Size de sormak istiyorum. Elinizde sihirli bir değnek olsaydı ne yapmak isterdiniz?
Kaybettiğim canlarımı, bir dakika da olsa geri getirmek.
(SERKAN SELİNGİL)
Aliağa Belediyesi bünyesindeki İstihdam Ofisi, 2024 yılı içinde bin 718
Menderes Belediyesi’ne ait bahçelerde yetiştirilen 5 ton mandalina İzmir
Devrim şehitleri Asteğmen Kubilay ve silah arkadaşları, katledilişlerinin 94’üncü
Alevi Kültür Dernekleri Aliağa Şube Başkanı Suat Çiçekdal,
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı toplu ulaşım araçlarında
Aliağa Belediyesi Sanatevi (ASEV) bünyesindeki resim kursları 120 öğrencisiyle
1990’lı yılların radyo dünyasında iz bırakan Radyo Kulüp, Best FM,
Aliağa Petkimspor, Basketbol Şampiyonlar Ligi Son 16 Turu play-in etabında İsrail
Fortuna Yachts deniz tutkunları için yalnızca bir ulaşım aracı değil, aynı
UMEDER Başkanı Ozan Yıldızbaş, 2025 yılı itibariyle SRC ve psikoteknik belgelerine
Yeşilay, dijital oyunlarda kumar ve diğer bağımlılık yapıcı unsurların bağımsız bir
Menemen Belediye Başkanı Aydın Pehlivan, yeni yıl öncesi Menemen’de öğrenim
Basketbol Şampiyonlar Ligi'nde Aliağa Petkimspor, Oostende'yi deplasmanda
MHP Aliağa İlçe Başkanlığı’nda, Avukat Hilal Sadıkoğlu’nun sunumuyla
Aliağa Cumhuriyet İlkokulu öğretmenlerinden Dilek Yengeç, 9 bin proje
SGK borçları nedeniyle İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne haciz
Basketbol Şampiyonlar Ligi B Grubu 6. ve son hafta maçında Aliağa Petkimspor,
Aliağa Taner Erol Spor Kulübü’nden 6 sporcu, milli takıma çağrılarak
Hepimiz evlerimizde gerekli gereksiz birçok eşya ile içli dışlıyız.
Alia Park Atla Terapi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde dişi tay dünyaya geldi.
Plüton Yayınları Genel Yayın Yönetmeni, şair,öykü yazarı ve fotoğraf
TFF 3. Lig 3. Grup 15. haftasında Aliağaspor FK sahasında oynadığı 1923 Mustafakemalpaşa
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, Aliağa Esnaf ve Sanatkârlar
Azerbaycan halkının Ulusal Lideri Haydar Aliyev, vefatının 21. yıl dönümünde
Bir dizi temasta bulunmak üzere Aliağa’ya gelen İzmir Büyükşehir
Aliağaspor FK Teknik Direktörü Polat Çetin ile futbol takımı oyuncularından
Aydem Perakende ve Gediz Perakende, Türkiye’nin sürdürülebilirlik
2022 yılında İzmir’de kurulan Shadowminds müzik grubunun kurucusu olan
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, kasım ayında bölge liman başkanlıkları
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, yarın Aliağa’ya
Geçtiğimiz yıl yasal haklarını kullanarak Petrol-İş'e üye olan, Bornova’da
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Alevi Kültür Dernekleri Aliağa Şubesi'nin geçtiğimiz günlerde
Türkiye'de brokoli, kereviz, enginar ve ıspanağın en fazla üretildiği
TFF 3. Lig 3. Grup 14. haftasında Aliağaspor FK deplasmanda oynadığı Yozgat Belediye