21 Ocak 2025, Salı

'ÇED muafiyeti' yargıya taşındı

21 Ocak 2025, Salı 06:25

     


Aliağa Gemi Geri Dönüşüm Tesisleri’nde faaliyet gösteren firmaların ve faaliyetlerinin ÇED sürecinden muaf tutulması konusu yargıya taşındı. İzmir Gemi Söküm Koordinasyon Grubu ve TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi, dava sürecine ilişkin basın açıklaması gerçekleştirdi.

Geçtiğimiz haftalarda EGEÇEP, İzmir Barosu, TMMOB Mimarlar Odası, İzmir Tabip Odası ve 8 vatandaş tarafından Aliağa’da faaliyet gösteren gemi söküm tesisleri için Çevresel Etki Değerlendirilmesi (ÇED) süreci işletilmesi gerektiğine ilişkin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına karşı dava açılmıştı. Açılan davanın ardından girilen süreci değerlendirmek için İzmir Gemi Söküm Koordinasyon Grubu ve TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi tarafından Mimarlık Merkezi’nde ortak basın açıklaması düzenlendi. Açıklamaya İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası ve EGEÇEP Avukatı Arif Ali Cangı katıldı.

“Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na karşı dava açıldı” 

Ortak basın açıklaması metnini okuyan Arif Ali Cangı, Aliağa’da yer alan gemi söküm tesislerinin var olan biçimiyle çalışanlar, toplum ve çevre sağlığı açısından çok önemli bir tehlike kaynağı olduğunu söyledi. Gemi söküm tesislerinin üretim kapasitelerinde büyük bir artış olduğunu vurgulayan Cangı, “Bu durum çevresel etki değerlendirmesini zorunlu kılmaktadır. Tesislerin bulunduğu alandaki işletmelerin TOKİ ile kira sözleşmeleri 2026 yılında sona erecektir. Bu durum; çalışanlar, toplum ve çevre sağlığını tehdit eden gemi söküm tesislerinin ruhsat ve izinlerinin yeniden düzenlenmesi için bir fırsattır. Özetlenen bu gerekçelerle, Aliağa'da faaliyet gösteren gemi söküm tesisleri için Çevresel Etki Değerlendirilmesi (ÇED) süreci işletilmesi gerektiğine ilişkin EGEÇEP, İzmir Barosu, TMMOB Mimarlar Odası, İzmir Tabip Odası ve 8 yurttaş, 10 OCAK 2025 tarihinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına karşı dava açmıştır.” Dedi.

“ÇED muafiyeti devredilemez”

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından EGEÇEP'in yaptığı bilgi edinme başvurusuna verilen yanıtta tesislerin ÇED Yönetmeliğinin yürürlüğe girdiği tarihten önce işletmede olduğu gerekçesiyle ÇED kapsamı dışında olduklarına ve firmalara ÇED'den muaf tutulduklarına ilişkin yazı gönderildiğinin bildirilmesi üzerine dava yoluna gidildiğini belirten Arif Ali Cangı, “Aliağa'da hâlihazırda 28 ayrı arsada faaliyet gösteren 22 aktif gemi geri dönüşüm tesisi bulunmaktadır. Gemi söküm sektörü, 1976 yılında Gemi Söküm Organize Sanayi Bölgesi kurulmasıyla Aliağa’ya taşınmıştır. Hazineye ait gemi söküm alanı, beşer yıllık sürelerle gemi söküm şirketlerine kiralanmıştır. Söküm sahası 2004 yılında Toplu Konut İdaresine (TOKİ) devredilmiştir. Tesisler ile yapılan kira sözleşmeleri 2026 yılında sona erecektir. Sektörün Aliağa'da faaliyete başlamasından bu yana 1980'li yıllardan itibaren şirketler pek çok operasyonel değişiklik geçirmiş, ÇED Yönetmeliğinin yürürlüğü girdiği tarihten bu yana kapasiteleri artırmış ve pek çok farklı şirketlere devirler gerçekleşmiştir. ÇED Yönetmeliğindeki muafiyet şartlarını ortadan kaldıracak pek çok değişiklik olmasına karşın kanuna karşı hile yoluyla ÇED'den muaf tutulmuşlardır. Sökümü yapılan gemideki tehlikeli atıkların geminin tonajı ile tamamen doğru orantılı olarak arttığı söylenemese de bu artışla birlikte daha fazla hurdanın kontrol altına alınması, bunun için gereken operasyonel süreçlerin değiştiği açıktır. Dolayısıyla, 2000'li yılların başından bu yana kapasitelerini önemli ölçüde artıran gemi söküm tesisleri ile ilgili durum AB denetim raporlarında ve firmaların kendi ağ sayfalarında da görülmektedir. Bunun yanı sıra tesisler defalarca farklı şirketlere devredilmiştir. ÇED Yönetmeliği gereği ÇED muafiyeti devredilemez. Sökülen atık gemi kapasitesinin artması tesislerdeki proseslerin değişmesine yol açmaktadır. Bu yüzden ÇED Yönetmeliği gereğince çevresel etki değerlendirmesi sürecinin işletilmesi yasal zorunluluktur” diye konuştu.

“Kirlilik taşıma kapasitesi aşıldı”

Cangı, Aliağa'da kümülatif bir kirlilik olduğunu ve bu kirliliğe Aliağa'daki her sektörün paydaş olduğu belirterek, “Aliağa'nın çevresel durumunun tespiti ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi için, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi kararı ile kurulan Komisyonun çalışmaları çerçevesinde Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyeleri ile Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Marmara Araştırma Merkezi’nden (TÜBITAK MAM) uzmanların sahada kapsamlı çalışmalar yapmışlardır. Çalışmalar sonucunda Aliağa Bölgesi Toprak ve Bitki Kirliliği Sonuç Raporu ile İzmir İli Aliağa İlçesi Çevre Durum Tespiti Projesi Sonuç Raporu hazırlanmıştır. Bu raporlara göre gemi söküm sektörü, demir çelik tesisleriyle birlikte bölgenin temel kirlilik kaynaklarındandır ve kirlilik taşıma kapasitesi aşılmıştır. Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Çevre mevzuatı ve BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesinin yanı sıra Danıştay’ın yerleşik içtihatlarına göre alan bazlı kümülatif (birikimli) etki değerlendirmesinin yapılması zorunludur. İzmir'in kuzeyinde yer alan Aliağa, iki limanı, bir LNG terminali, Demirdöküm fabrikaları, haddehaneler, doğalgazlı ve kömürlü termik santralleri, rafineri ve petrokimya tesisleriyle Türkiye'nin en büyük sanayi bölgelerinden biridir. Gemi söküm sektörü, demir çelik fabrikalarına hurda ham madde sağlayarak, yukarıda sıralanan sistemin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Geri dönüşümü yapılan gemilerden elde edilen çeşitli diğer metallerin ve ekipmanların geri kazanımı da aynı bölgede gerçekleşmektedir. Aliağa'daki kirletme potansiyeli olan bu tesislerle birlikte değerlendirildiğinde bölgenin kümülatif değerlendirmeye gereksinim duyduğu açıktır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı kuruluş amacının gereğini yapmalı, yasal yükümlülüklerini yerine getirmelidir. Gemi Söküm sektörünün TOKİ ile olan kira sözleşmelerinin sürelerinin bitmek üzere olduğu ve AB Mevzuatına dayanarak yapılan denetimler sonunda tersanelere dağıtılan AB gemi geri dönüşüm sertifikalarının ancak minimal bir çevre standardı sağlayan ÇED'lerin olmamasına göz yumduğu da göz önünde bulundurularak bölgenin uzun vadeli ihtiyaçlarını karşılayacak, çevre ve insan sağlığını koruyacak ÇED süreçleri zaman geçirilmeden başlatılmalıdır” ifadelerini kullandı.

“ÇED muafiyetlerinin kaldırılması ilk adımımız”

Cangı, sonucu ne olursa olsun Aliağa'nın ve Ege Denizi'nin sağlıklı yaşamını korumakta kararlı olduklarını söyleyerek, “Kentimizin ve bölgemizin doğal ve kültürel değerlerinin, müşterek varlıklarının korunmasının takipçisi olan davacılar, yıllar önce Otapan, üç yıl önce São Paulo atık gemilerinin sökülmek üzere Aliağa'ya getirilme girişimlerini demokratik ve hukuksal mücadele ile engellemişlerdi. Bundan sonra benzer şekilde tekil gemilerle uğraşmak yerine Gemi Söküm sanayiinin yarattığı toplam kirliliği durdurmaya kararlıyız. ÇED muafiyetlerinin kaldırılması ilk adımımızdır. Mücadelemizin devamı gelecektir. Sonraki adımlar ise çevre standartlarını, çifte standarda çeviren sertifikalandırma pratikleri ile AB'nin ilgili kurumlarına gerek açık mektup ile gerekse ilgili mercilere şikayetlerle ilerlemektir. Aliağa'nın ve bölgemizin, Ege Denizi'nin sağlıklı yaşamını korumakta kararlıyız. Aliağa'da toplum ve işçi sağlığının korunmasından, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkından yana olan herkesi davamıza (İzmir 2.İdare Mahkemesi'nin 2025/62 Esas) müdahil olmaya çağırıyoruz” dedi.

(HABER MERKEZİ)







 
Son Eklenen Haberler