BİLİM GİREN BİR ZİHİN ASLA FETHEDİLEMEZ!
22 Nisan 2025, SalıTweet |

Nazike YAŞIR
Nisan ayı, ülkemiz için aydınlığa giden yolun taşlarının döşendiği iki önemli olayın yıl dönümünü barındırıyor. İlki 23 Nisan 1920 TBMM’nin açılması ve Türk milletinin egemenliğinin kayıtsız ve şartsız ilan edilmesi, ikincisi ise 17 Nisan Köy Enstitüleri Kurulu Kanunu’nun 1940 yılında TBMM’nde kabul edilmesi. Bugün, ulusal egemenliğin ve demokrasinin mabedi sayılan TBMM’nin başkanlık sistemine geçtikten sonra neredeyse temsili bir bina olarak işlevsiz kaldığını gözlemlesek de meclisin ardından ağıt yakmak yerine milletin, egemenliğini tekrar elde etmek için sokaklarda kanunlar çerçevesinde mücadele ettiğine de hep birlikte tanık oluyoruz. Yine bugün, kapatılan Köy Enstitülerinin arkasından ağıt yakmak yerine, günümüz modern eğitim sistemine uyarlanarak ışığı kapatılmış Köy Enstitülerinin yeniden hayata geçirilmesine ilişkin görüşler tartışılıyor, konuşuluyor, “Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği” kurularak bu çatı altında konuyla ilgili faaliyetlerde bulunuluyor. Diyeceksiniz ki köy mü kaldı da Köy Enstitülerini hayata geçirelim. Elbette bugünkü Türkiye 85 yıl önceki Türkiye değil.1940’lı yıllarda nüfusun yaklaşık % 80’i köylerde yaşarken bugün tam tersi şehirde yaşayanların oranı yaklaşık % 80.Kastettiğim şey,1940’larda hayata geçen Köy Enstitülerinin yöntem ve zihniyetini alıp günümüz dünya gerçekleri ile harmanladıktan sonra ortaya bugünkü eğitim sistemine alternatif olacak yeni model Köy Enstitülerini kurmak. Bugün az da olsa bazı özel okullarda, anaokullarında imkân ölçüsünde Köy Enstitüleri zihniyetinin uygulanmaya çalışıldığına ilişkin sevindirici haberler okuyorum. Bugün proje okullarında, siyasi gerekçelerle okullardan uzaklaştırılan öğretmenleri konuşuyorsak; okula, camiye, kışlaya siyaset girmemeli düşüncesinden ne kadar uzak düştüğümüzü yaşayarak görüyoruz ve bu durumun ülkemize ne kadar çok zarar verdiğini de tanık oluyoruz. Türk Rönesans’ı denilen Köy Enstitülerinin gündelik siyaset ve oy hesaplarına kurban edilip kapatıldığını biliyoruz. Bu eğitim kurumunun kurucu babası İsmail Hakkı Tonguç’un Mimar Asım Uslu’ya söylediği sözler de siyasetin neyi göze alamadığını gösterir, şöyle der Tonguç: “Biliyor musun, politikacıların çoğunun bizim Köy Enstitülü çocuklardan ödleri kopuyor, biliyorlar ki bu çocuklar ileride onlar gibileri seçmeyecekler.” Milli egemenliği çocuklara, devrimleri gençlere bırakan kurucu liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e borcumuz var. Atatürk yolundan ilerleyenlerin kurduğu Köy Enstitüleri ile çağdaş nesillerin yetiştiği, bu okullardan elde edilen tohumların ağaca ve ormana dönüştüğünü görüyoruz. Bu ağaçları köklemek için ne kadar çok uğraşırlarsa uğraşsınlar başaramıyorlar. Tek adama değil milletin egemenliğine sahip çıkacağız, SÖZ VERİYORUZ.