KENDİ AYDINLIĞIMIZI YARATMAK ZORUNDAYIZ
16 Ocak 2024, SalıTweet |
Nazike YAŞIR
Ebüzziya Mehmet Tevfik, gazetesi Hadika’nın 14.sayısında (26 Kasım 1872) Osmanlı İmparatorluğu’nda 1860-1872 yılları arasında yayımlanan gazetelerin devrin yönetimi tarafından nasıl baskı altında olduğunu gösteren bir tablo yayımlar. Gazeteleri dört kategoriye ayırır:
1-Halen yayımlananlar (berhayat olanlar yani canlı olanlar yaşayanlar)
2-Bir süre sonra kapatılacağı öngörülenler (hasta olanlar)
3-Artık çıkmayanlar (vefat edenler)
4-Çıkma izni bile edinemeyenler (cenin-i sakıt yani düşük yapanlar)
Her gazete adının karşısına Ebüzziya Tevfik’in ifadesiyle’’ yaralanma’’ yani alınan kapatma cezalarının sayısını yazar. Tablonun sonunda şöyle bir yorum yapar: Yayımlanan gazeteleri savaştan kurtulmuş bir asker taburuna benzetir. Şehitlerle ümitsiz haldeki yaralılar birleştirilirse sağ kalanı dörtte birdir.
Acaba bu örnekle konuyu nereye bağlayacak dediğinizi duyar gibiyim. Konuyu şuraya bağlayacağım: Yukarıda verdiğim örnek bundan 152 yıl önce yazılmış ve gazetelerin başına gelenleri aktarıyor. O dönemin gündemini takip edenler için gazete ne kadar önemliyse günümüzde de televizyon o denli önemli. Acaba 100-150 yıl sonra bugünün dünyasından bahsederken halkın haber alma ve eğlence kaynağı televizyon kanalları ve dizilerden de ‘’geçmiş zaman olur ki’’ başlığı altında baskı altına alınmış, kapatma ve para cezası verilmiş televizyon kanalları ve dizilerle ilgili bir bilanço verilir mi?
Sürekli bir güç sınaması, benim açımdan bakmazsan seni konuşamaz hale getiririm tehdidi bazı televizyon kanalları üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanıp duruyor. Sessiz kalmak, güçten beslenenleri daha cüretkâr hâle getiriyor. Her seferinde bir adım geri çekilmemek için aktif yurttaş olmak gerekiyor.
Yazımı araştırmacı, yazar Bekir Ağırdır’dan bir alıntıyla bitireyim: Her birimizin toplumun hakikatle ilişkisini inşa etmek gibi bir sorumluluğu var. Yeni sözler duyabilmek, yeni hayaller kurabilmek için aktif yurttaş olmamız gerekiyor. Aktif yurttaş olmak sadece oy kullanmak değildir. Evlerimizde oturarak, saklandığımız gardıroplarımızda, yataklarımızda bekleyerek hayat değişsin ondan sonra sokağa çıkarım demekle değişim olmaz.
Saygılarımla…