KADIN VE ÇOCUK ŞİDDET GÖRÜYOR, ÜLKENİN GELECEĞİ ÖLÜYOR!
8 Ekim 2024, SalıTweet |
Nazike YAŞIR
Her gün korku filmi izler gibi art arda gelen şiddet haberleri karşısında afallıyoruz. Dayanamayıp televizyondaki haberleri kapatıyoruz sosyal medyadan fışkırıyor şiddet. Telefonu kapatıyoruz günlük hayatta sokakta, ulaşım araçlarında, trafikte şiddetin türlü çeşitli örneklerini görüyoruz. Hayatı kapatıp evlere mi kapanmak çözüm, elbette değil. Adeta ülkemizde kadın ve çocuk soykırımıyla karşı karşıyayız. Sosyal medya platformu X’te Atatürk’e hakaret ederek geçimini sağlayan bir kişi bütün bu olan cinayetleri Kemalist laik sisteme bağlayıp şeriat istediğini haykırıyordu.
Osmanlı döneminde Emrullah Efendi’nin ‘’Mektepler olmasa şu maarifi ne güzel yönetirdik.’’ dediği gibi bu şahıs da kadınlar sokağa çıkmazsa okullarda ve iş hayatında yer almazsa dizini kırıp evde oturursa erkekleri de öfkelendirip cinayete gidecek kadar suç işletmezler zavallı suçsuz erkeklere demeye getiriyor sanırım. Suçu yüklediği Kemalist eğitim sistemin sağından solundan kemirile kemirile elde ne kaldı görüyoruz ama idealist, vatansever, Atatürkçü öğretmenlerin gerici sisteme direndiklerine şahidim. Kadın ve çocuk soykırımına özellikle ülkemizde güçlü bir sivil toplum örgütü olan ‘’kadın hareketi’’nin büyük baskı ve önlemlere rağmen ses çıkarması birçok kadın için tutunacak bir dal ve kadınlar Cumhuriyet yönetiminin Atatürk’ün kadınlara verdiği hakların direnmezse elinden bir bir gideceğinin farkında.
AKP’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilerek kadınları koruyan kalkanın kaldırılması işaret fişeklerinden birisiydi. Ülkemizde artan yoksulluk, adaletin sadece güçlülere ait olması bunun beraberinde gelen toplumsal çürüme kadın ve çocukları adeta hedef tahtasına yerleştirdi. Kadının toplumdaki yerini yok saymaya yönelik açıklamalar da ardı ardına gelmeye devam ediyor. AKP listelerinden Meclis’e giren ve Cumhur İttifakı’nın içinde yer alan HÜDA-Par’ın karma eğitimin mecburi olmasının kaldırılması, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun olan 6284 Sayılı Kanun’un kaldırılmasını istemesi ve kendi yayın organlarında Medeni Kanun’un kaldırılıp yerine değerlerimizle uyumlu yeni bir uygar kanun çıkarılması görüşü savunuldu.4 Ekim 1926’da yürürlüğe giren Medeni Kanun’la kadınlar; evlenme, boşanma, mal varlığı, miras gibi özel yaşamlarına ilişkin haklar açısından eşit yurttaş konumuna gelmişlerdir. Bu eşit olma halini hazmedemeyenler laik eğitim sistemi gibi Medeni Kanun’u da sağından solundan kemirip müftülere resmi nikah yetkisi vererek, boşanmada yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gündeme getirerek kadınların alanını daraltmaya çalışıyorlar. İnsan hayatını vazgeçtikleri belirler. O yüzden ne laik cumhuriyetten ne kadın haklarından ne Medeni Kanun’dan ne de Ata’mızın yolunda gitmekten vazgeçeceğiz.