DURMAYALIM DÜŞERİZ!
29 Ekim 2024, SalıTweet |
Nazike YAŞIR
Türkiye Cumhuriyeti’nin sürekliliği için geçmişte en çok kullanılan sloganlardan biridir; durmayalım, düşeriz. Cumhuriyet, sürekli kılındığında ve daha da geliştirildiğinde korunabilir. Cumhuriyetin yaşaması ayakta kalması için vatanı güçlü kılacak en önemli şey insan kaynağı elbette. Cumhuriyetin ilk kuşağı, yani Atatürk’le birlikte ülkemizin harcını karanlar, onun yarattığı ruhu kendi çocuklarına ve torunlarına aktardılar. Bugün her milli bayramda,10 Kasımlarda Anıtkabir’e binlerce kişi koşuyorsa, bu neslin bize bıraktığı miras sayesindedir. Atatürk dönemindeki eğitim hamlesiyle kurulan ve çağdaş eğitim kurallarının uygulanmasıyla gelişen cumhuriyet okullarında yetişen kuşaklar içinden üç değerli isim, ülkemize Nobel ödülünü kazandırdı. Bu eğitim hamlesini devam ettirebilseydik, ideolojilere inançlara göre değil de evrensel-bilimsel kurallara göre sürdürebilseydik; cumhuriyet değerlerini politikanın rezilliklerine kurban etmeseydik bugün millet olarak daha iyi ve yüksek bir seviyede olurduk ve cumhuriyet düşmanlarına fırsat vermezdik.
‘’Mustafa Kemal, var olmayan hayali bir unsuru hayata geçirdi, Türk milletini aldı ve ona hayat üfledi. Bu işe soyunduğu zamanda ne bir toplumsal arzu ya da istek ne de bir ulusal kimlik kaynağı olarak Türk milleti mevcuttu. O, kendisinden daha sakıngan ve temkinli arkadaşlarından böylesi bir gelecek vizyonuna sahip olması ve onu gerçekleştirme yolundaki arzusu ile ayrılır.’ ’Bu satırların sahibi Prof. Şerif Mardin’dir ve Prof. Şerif Mardin’in ömrü Atatürk Türkiye’sini eleştiren çalışmalarıyla geçmiştir ve Atatürk’ü dava arkadaşlarından ayıran en önemli özelliğinin cesareti olduğunu dile getirir.
Atatürk bilir ki cesaret yoksa esaret vardır. Ülkeyi; yoksulluk, geri kalmışlık, cehaletin elinde esir bırakmamaya kararlıdır ve 30 Ekim 1923’te İsmet İnönü’ye yazdığı mektupta cesaretle çıktığı yolda aldığı kararları yazar: Paşam, Cumhuriyet’in ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum. Dur, hiç itiraz etme. Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın. Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde ne de bir deney ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı uygar ve özgür bir toplum oluşturmak kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız.
Bu mektubun ve cumhuriyetin ilan edilişinin üzerinden iki yıl geçti ve 1925 yılında Kayseri’de uçak fabrikası kuruldu.1930’lu yıllarda yolcu uçakları seferleri yapılabiliyordu ve 1934’te kendi fabrikalarımızda üretilen uçakları dost ülkelere hediye edecek seviyeye gelmiştik. (Atatürk’ün İran Şahı’na hediye ettiği uçağın belgesi tarih uzmanı Ümit Doğan’ın arşivindedir) Cumhuriyetin üzerinden bir asır geçtikten sonra yollar, köprüler yaptık diye övünenleri hatırlamamak elde değil. Hangi şartlar altında neleri başardığımızı düşününce umutsuz olmaya hakkımız yok. Bir milletin kaderini değiştiren liderin evlatları olarak küllerimizden yeniden doğacağız, çok yaşa cumhuriyet! Cumhuriyetimizin 101.yıl dönümü kutlu olsun.