OKUMUYORUM,OKUMUYORSUN,OKUMUYORLAR
8 Kasım 2016, SalıTweet |
Serkan SELİNGİL
Kitap okumayı sevmeyen bir toplum olduğumuz hepimizin şikayet ettiği konuların başında gelir. Bu durumu istatistiğe döküp can sıkıcı rakamlar vermek istemem ama ülke olarak kişi başına okunan kitap sayısı hesaplandığında olumsuz anlamda zirveye oynuyoruz. Bu kadarını bilmek yeterli sanırım. Peki neden okumuyoruz? Bunun cevabını vermemiz için evvela samimi olmamız gerekiyor. Bahane bulmamalıyız. Bahaneleri sıralamaya başlayacak olursak; dizim var, sınavım var, işim var, gücüm var. Var oğlu var yani. Saymakla bitmez üreteceğimiz bahaneler. Bu bahaneler içinde en inandırıcı gelmeyeni ise param yok denmesi. Oysaki en yakın kütüphaneye gidip ücretsiz üye olup yine ücretsiz kitap okuma imkanına sahibiz.
Kendimize sormaya başlayalım. Neden okumuyoruz? Aslında meraksız bir millet değiliz. Komşumuzda, arkadaşlarımızda eş dostumuzda ne olduğunu ünlü diye nitelendirdiğimiz magazin insanlarının neler yaşadığını merak ediyoruz. Ama konu kitap okumaya gelince bahane üretmeye başlıyoruz. Günde ortalama 5-6 saat televizyon izleyen bir toplumuz, belki daha fazla. İzlediğimiz dizilerdeki ana karakterler esas kız ya da esas oğlan kitap okumaya yönlendirmediği için mi okumuyoruz. İzlenme rekorları kıran dizilerin kitaplardan uyarlandığını bildiğimiz halde 1 haftada hadi en fazla 15 günde okuyacağımız kitabın tamamını iki yada üç senede izlettiren ve her hafta diziyi en heyecanlı yerinde kesen; bir hafta sabırsızlıkla bekleten sosyal medyada, işte, dostlar arasında sohbetini yaptığımız dizinin yapımcılarına inandığımız için mi okumuyoruz? Ya da ülkede en çok izlenilenler arasında yer alan evlendirme programlarına katılan adayların kitap okumaya yönlendirmemesi yüzünden mi? Yoksa 90 dakika oynanıp biten ama yorumları saatlerce süren futbol programları yüzünden mi okumuyoruz? Genelde ağır dram içeren ve yine çok izlenen kayıp bulma programlarına girmiyorum bile. Gerçi sorsan hepimiz belgesel izliyoruz ama şimdi konumuz bu değil.
İnternet kullanımı yani bilgisayarlar, tabletler ve akıllı cep telefonları da kitap okumamıza engel olan etkenlerde ilk sırada diyebiliriz. Özellikle elimizden hiç düşürmediğimiz akıllı telefonlar. Yolda, yemekte, gittiğimiz mekanlarda ilk fırsatta kullandığımız şey akıllı telefonlar. Hatta uykuya bile birlikte dalıyoruz desek yeridir. Genel olarak iş yerine ve okula giderken toplu ulaşım araçlarını kullanıyoruz. Ve bu araçları kullanırken yolculuk bitene kadar yine elimizden düşürmüyoruz telefonları. Oysa ki en az 20-25 dakika süren bu yolculuklarda ilginizi çekecek herhangi bir kitaptan 10 sayfa okuma imkanımız olur, belki daha fazla.. Ama onun yerine genelde sosyal medyada kim neyi paylaşmış, kim neyi söylemiş diye takipteyiz. Şunu da diyebilirsiniz tabi; ‘Ben akıllı telefondan kitap, dergi gazete okuyorum.’ Ama bilmeniz gereken bir şey var. Göz sağlığınız açısından bunun zararlı olduğu bilimsel açıdan kanıtlanmış durumda.
Kitap okumak kelime haznemizin artmasına ve bilinçlenmemize vesile olur. Okumayan bir insanın kelime haznesinin bilimsel olarak 200 civarında olduğundan bahsediliyor. Oysa okuyan bir insanla yaptığınız sohbeti hatırlayın. Zamanın nasıl geçtiğini anlamazsınız. Sohbet bitmesin diye de düşünürsünüz. Bu da okumasıyla birlikte kelime dağarcığının arttığının en basit işareti.
Bir sonraki ilk boş vaktimizde elimizi bilgisayara, tabletlere, akıllı telefonlara ya da televizyon kumandasına uzatmadan evvel bir kez daha düşünelim ve ilgimizi çeken sevdiğimiz bir kitapla okumaya başlayalım. Zamanın nasıl geçtiğini ve sayfaların nasıl bittiğini anlayamayacağız.
OKUMALI/ELVEDA GÜZEL VATANIM
Ahmet Ümit'in son romanı Elveda Güzel Vatanım, yazarın çok farklı tarzda yazdığı bir roman. Diğer eserlerinde polisiye tarzı kullanan yazar bu romanında daha kurgusal ve tarihi bir tarzda yazmış. Tarihimizin önemli olaylarından olan İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin üç dönemini konu alan bu roman sürükleyici olmasının yanında çok sayıda bilgi de veriyor.
"1926 yılının o hüzünlü sonbaharı. Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış, genç cumhuriyet ayaklarının üzerinde durmaya çalışıyor. O büyük altüst oluşun içinde bir adam: Şehsuvar Sami… Bir zamanların İttihat ve Terakki fedaisi, şimdilerin yorgun komitacısı. Şehsuvar Sami'nin etrafında dönen amansız bir entrika. Bir yanda kaybettiği ama hiçbir zaman yüreğinden çıkartamadığı sevgilisi Ester, öte yanda yaşanılan tarihsel bozgun… Kaybedilen bir ülke, kaybedilen bir şehir, kaybedilen bir hayat. Ve aklında hep aynı soru: Devlet mi kutsaldır, yoksa insan mı?"
İZLEMELİ/ İKİMİZİN YERİNE
Bir taşra kasabasında, ailesinin dayattığı hayata sıkışıp kalmış genç Çiçek (Serenay Sarıkaya), kasabaya yeni gelen gizemli edebiyat öğretmeni Doğan'a (Nejat İşler) aşık olur. Doğan bu yasak aşka ne kadar dirense de, Çiçek'ten uzak duramaz. Gencecik bir kalbe ne kadar büyük bir aşk sığar? Peki o aşk yaralı bir adamın kalbini iyileştirebilir mi? Doğan ve Çiçek cevapları birbirlerinde ararlar. Oysa bu aşk sadece onların değil, bir ailenin de kaderini sonsuza kadar değiştirecektir.
GÖRMELİ/AİGAİ ANTİK KENTİ
Yeni Şakran’dan ana yoldan ayrılıp 13 km’lik yolla Köseler köyü üzerinden gidilmektedir. Heredot’un andığı 12 Aiol kentinden birisiydi. M.Ö 1100 yıllarından itibaren Ege’nin kuzeyini kolonize eden Aiollar tarafından kurulmuştur. Eski ev duvarları yukarı kısımda M.Ö VI. Yüzyılı anıtlarından kalmış sütun başları görülmektedir. Agorası yamaca kurulmuş doğusu çok iyi durumda orta katı depo, alt katı ise dükkânlar olarak düzenlenmiştir.