UMUT İNSANDA
18 Nisan 2017, SalıTweet |
Serkan SELİNGİL
Umut etmek… İnsanın en zayıf yanı ve en güçlü duygusudur. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen yaşama tutunma çabasıdır. Beklemektir umut. İnsan umudunu diri tuttukça yaşar. Yarının çok güzel olacağını düşünmektir. Yarından çok şey beklemektir. İnanmak değildir bence. Sadece beklemektir. Önemli olan ne beklediğin ya da beklediğin şeyin gerçekleşebilecek olması değildir. Önemli olan bekleyecek bir şeyin olmasıdır. Umudu umut yapan tek özelliktir bu. Şartlar ne olursa olsun hayatta kalabilmek için yapılması gereklidir.
Bazen insanın en büyük düşmanı olabilen duygudur. Olmayacak, geri dönmeyecek şeyler için umut ettirir ‘Ya dönerse, ya olursa’ diye. Fakat yaşamak için ihtiyaç duyduğumuz su kadar, hava kadar muhtaç olduğumuz şeydir. Bazı zamanlar içimizde yok olduğunu hissedebiliriz, fakat nefes aldığımız sürece her zaman umut vardır. Umudu olmadan yaşayabilir mi insan? İnsanlar çok çabuk yitiriyor umutlarını. Hemen pes ediyorlar. Peki ya bunun sebebi ne? Bu cevap üzerinde günlerce aylarca hatta ve hatta yıllarca düşünmenin bir manası yok. Tek sebebi korkumuz. Arzularımızın önüne korkularımız geçiyor ve biz de buna izin veriyoruz. Hayatta bir şeyleri yapmaktan korkuyoruz, yapamamaktan da korkuyoruz. İhtimaller üzerinde durmak bile ürkütüyor bizi. Canımız yanmasın diye insanlardan kaçıyoruz. Ya yapamazsam ya olmazsa diyerek hiçbir şey yapmıyoruz. Ama böyle davranarak sadece ve sadece hayatımızı kısıtlıyoruz, sınırlandırıyoruz. Hayata mesafeler koyup duvarlar örüyoruz. Hayırları göze alamadığımız için evet diyemiyoruz. Göze alamadıklarımızın bizim hayatımızdan neleri götürdüğünün farkında bile değiliz.
Umut’un bir de hikâyesi vardır: Dört tane mum usul usul yanıyordu. Ortalık o kadar sessizdi ki, mumların konuşmalarını duyabiliyordunuz. Birinci mum dedi ki: "Ben Barış'ım!.. Ama kimse benim yanmama yardımcı olmuyor. Sanırım yakında söneceğim." Alevi hızla azaldı ve sonunda tamamen söndü. İkinci mum: "Ben Vefa’yım!.. Ne yazık ki artık vazgeçilmez değilim. Onun için, bundan sonra yanıp durmamın bir anlamı kalmadı." Sözlerini tamamladığında esen hafif bir rüzgâr onu tamamen söndürdü. Sırası geldiğinde üçüncü mum, hüzünlü bir sesle dedi ki: "Ben Sevgi'yim!.. Yanacak gücüm kalmadı. İnsanlar beni unuttu, değerimi anlamıyorlar. En yakınlarını sevmeyi bile unuttular."
Vefa'da daha fazla beklemeden sönüp gitti... Ansızın...! Odaya bir çocuk girdi ve üç mumun da yanmadığını gördü. "Neden yanmıyorsunuz? Sizin sonsuza kadar yanmanız gerekmiyor muydu?" dedi. Ve ardından ağlamaya başladı... o zaman dördüncü mum konuşmaya başladı: "Korkma, ben yandığım sürece öteki mumları da yeniden yakabiliriz, ben Umut'um!" Çocuk parlayan gözleriyle umut mumunu aldı ve öteki mumları birer birer yaktı.
Ne olursa olsun umutsuz yaşayamaz insan. Çünkü insan farkında olmasa bile sürekli umut etme halindedir. Benim umudum yok artık denilse bile orada, zerre kadar da olsa umut mevcuttur. Bir şeyi umut edin, düşünün. Mesela şunu yapacağım diye hayal edin ama asla “Onu yaptım, sonra ne olur." diye düşünüp sonrası hakkında hayal kurmayın, yapmanız gereken şey önce onu nasıl başaracağınıza dair plan kurmaktır ve bunun azıcık hayaliyle yaşamaktır. Başardıktan sonra istediğiniz gibi hayal kurabilirsiniz, çünkü gerçekleşecektir.
OKUMALI/KIRMIZI PAZARTESİ
Kolombiyalı büyük yazar Gabriel García Márquez'in 1981'de yayımlanan yedinci romanı Kırmızı Pazartesi, işleneceğini herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin öyküsü. Hem Kolombiya'da, hem de yayımlandığı dünyanın dört bir yanındaki pek çok ülkede sarsıcı etkileri olmuş bir roman. Usta yazar, çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce yaşanmış bir cinayet olayını aktarıyor. Romanın kahramanı Santiago Nasar'ın öldürüleceği daha ilk satırlardan belli. Kırmızı Pazartesi, yalnızca bir cinayetin arka planını değil, bir halkın ortak davranış biçimlerinin portresini de çiziyor. Böylece, sonuna dek ilgiyle okuyacağınız bu kısa ve ölümsüz roman, bir toplumsal ruh çözümü niteliği de kazanmış oluyor.
İZLEMELİ/ HIZLI VE ÖFKELİ 8
Tüm zamanların en popüler film serisi Hızlı ve Öfkeli, dünya çapında 1 milyar dolar gişe yapan ve en büyük altıncı film olan Hızlı ve Öfkeli 7’nin ardından Hızlı ve Öfkeli 8 ile devam ediyor. Dom ve Letty balayındadır ve Brian ile Mia da emekli olmuştur. Ekibin geri kalanı temize çıkınca, dünya turu yapan ekip normal hayatlarına geri döner. Ancak, gizemli bir kadın (Oscar ödüllü Charlize Theron) Dom’u kandırarak suça ve yakınlarının ihanetine sürüklediğinde, ekip daha önce karşılaşmadığı bir sınavla yüzleşecektir.
DİNLEMELİ/BAŞKA
Sibel Sezal, Elçin Dönmez, Barış Bahçeci ve Devrim Ünay’dan oluşan 4 Vokal, ikinci stüdyo albümü “Başka/ Beş Sekiz Kış Şarkıları”nı yayınladı. Albümde beşi anonim olmak üzere toplam 8 eser dinleyicilerle buluşuyor. 4 Vokal’e davulda Riccardo Marenghi, kontrbasta M. Alper Kılıç, vurmalı çalgılarda Yasin Kayırtar ve tuşlu çalgılarda Haluk Polat eşlik ediyor. Başka’nın son parçası Yemen Türküsü’nde ise, çok sesli vokal topluluğu Ychorus’un eşliği yer alıyor. Tüm düzenlemelerin Haluk Polat’a ait olduğu albümün kayıtları We Play stüdyolarında gerçekleştirildi.