NE GEREĞİ VAR?
15 Ağustos 2017, SalıTweet |
Serkan SELİNGİL
Kibir… Dünyadaki en doğal şey insanın kendisini az ya da çok beğenmesidir, ancak bazen kişi bu beğenisini -kendini beğenmekte haklı dahi olsa- kontrol altına alamaz. Kendine olan beğenisini etrafındaki insanları hor görme, kendisini onları ezerek üste çıkarma eylemlerine dönüştürür. ‘Ben kibirli biri değilim’ demenin bile içinde kibir olduğunu düşünürsek, hepimizin içinde ama az, ama çok kibir duygusu barınır. Önemli olan ise kibire yelken açmayıp kibir denizinde boğulmamaktır.
Kibir kendiyle barışık olması değildir insanın. Arada ince bir çizgi vardır aşılmaması gereken. Dost kaybettirir, düşman kazandırır. İnsanın yapmaktan vazgeçemediği aptallıkların belki de en büyüğüdür. Bir dev aynasıdır. Ona bakan kişi onu görmez, ama o her şeyi görür. Sabırlıdır, sessizdir, hazzını paylaşmaz. Sadece içinden güler ve o muhteşem düşüş anını bekler. Fiziksel görünüş, para, başarı... bir anda kibir sahibi yapabilir insanları. Eğer o insanda kişilik oturmamışsa bunlardan birine sahip olduğu an bambaşka bir kişiliğe bürünebilir. Egosu kendini esir alır. Geçici olan şeylerle övünmek, Kibre kapılmak bana çok saçma geliyor. Övünülen şeyler er ya da geç bitecek. Hiçbir şey kalıcı değil yeryüzünde. Kibirli insan aynı zamanda çevresinde onu öven birileri olsun ister. Çünkü doğruları söyleyen insan onun egosunu zedeler, gerçekleri gösterir. Herkesin yanında yöresinde acı da olsa gerçeği söyleyen bir dost olması çok özeldir.
Kibir çevreyle olan iletişimi sağlıksızlaştırır, gerçek algısını azaltır. Aynı zamanda kişiyi en kolay değersizleştirip yok edebilir. Sahip olunan güç, takdir edilme gibi durumların yanlış değerlendirilmesi kibire sebep olabilir. İşte kişisel beğeni ve güvenin kibirle karıştırılmaması insani değerlerin korunup hayata insanlık onuruna yaraşır biçimde devam etmek gerektir; bütün mesele de bunu ne ölçüde başarabildiğimizdir.
OKUMALI/MAHALLEDEN ARKADAŞLAR
Tabletlerin, akıllı telefonların olmadığı 90'lar… Belki de çocukların "çocuk" olduğu, "çocuk gibi" oynadığı son yıllar… Küçükçekmece'nin küçük bir mahallesinde kendisine idol olarak gördüğü "mahallenin reyisi" İsmet'in gözüne, dahası çetesine girmek için bin bir takla atan Selçuk'un, bu uğurda iki arkadaşıyla birlikte çete kurup mahallenin altını üstüne getirmesinin mizah dolu hikâyesi… Kardeş Payı, Düğün Dernek, İşler Güçler, Çalgı Çengi gibi unutulmaz film ve dizilerin senaristi Selçuk Aydemir, 9 yaşındaki bir çocuğun para kazanmak için bulduğu akıl almaz yöntemleri, yediği kazıkları, hayal kırıklıklarını, başarma hırsını ve bu hırs uğruna yaşadığı trajikomik anıları yine 9 yaşında bir Mahalleden Arkadaşlar, bakkalı, camisi, tozlu sokakları, terk edilmiş evleri, tatlı rekabetleri, has abileri, dırdırcı kadınları, fırlama çocukları, Amigaları, renkli civcivleri, fragmanlı sinemaları, halı saha maçları ile 90'ların mahalle hayatına kısa bir zaman yolculuğu vaat ediyor.
İZLEMELİ/MANİFESTO
İki Oscar'lı yıldız Cate Blanchett’in 13 farklı karakteri canlandırdığı filmde; 21. yüzyılda sanat tarihine yön vermiş Pop Art, Fütürizm, Dadaizm, Dogma 95, Pop Art, Minimalizm gibi tüm dünyada kabul görmüş manifestolara yer veriliyor. Bir haber spikerinden bir fabrika işçisine, bir borsacıdan bir öğretmene, evsiz bir adamdan bir kuklacıya kadar uzanan birbirinden farklı karakterlerin çarpıcı monologları üzerine ilerleyen filmin yönetmenliğini Julian Rosefeldt üstleniyor.
DİNLEMELİ/ YILDIRIM GÜRSES ŞARKILARI
Türk Pop Müziğin başarılı isimlerinden Emre Altuğ, bambaşka bir tarz ile sevenlerinin karşısına çıkıyor. Yaptığı pop albümlerle herkesin beğenisini kazanan Altuğ, bu kez Türk Sanat Müziği albümünü müzikseverlerin beğenisine sunuyor. Türk Müziğine çok sesliliği getiren büyük usta Yıldırım Gürses imzalı klasikleri seslendiren Altuğ, kariyerinin 18. Yılını özel bir proje ile taçlandırıyor. Poll Production etiketi Polat Yağcı prodüktörlüğünde üretilen 'Yıldırım Gürses Şarkıları' albümü toplamda 10 şarkıdan oluşuyor.