BUGÜNE BAK
9 Mayıs 2017, SalıTweet |
Serkan SELİNGİL
Anı yaşamak… Dünün, bugüne getirdiği mutsuzluğu kafaya takmamak, yarın için yaşamamak... Bir çoğumuzun yapmadığı, yapamadığı davranış biçimi. Anı yaşadığımızda mutlu olur muyuz? Dün de kalmış, olmuş-bitmiş kötü bir şey için bugünümüzü mahvetmeye değer mi? Ya da yarın için hesaplar yaparak hayatı sürdürmek, bugünü mahvetmekten başka bir şey değil midir? Evet belki anı yaşamak, her daim mutluluk getirmeyebilir, ama dün yaşadığımız acı bir şeyin bizi bugün esir alması, yarını düşünerek yaşayıp daha sonra hayal kırıklığı yaşamamızı erteleyebilir.
İnsanlar çoğunlukla geçmişi ve geleceği düşünmekten içinde bulunduğu anı farkında olarak yaşayamazlar. Halbuki geçmiş yaşanmış ve bitmiştir. Değiştirme şansımız yoktur. Değiştirme veya geri dönme şansımızın hiç olmadığı bir zamanı düşünüp de içinde yaşadığımız andan hep çalarız. İşte bu değerlendiremediğimiz an da yine geçmişe gönderdiğimiz hayal kırıklığı ve keşkeler zincirine dönüşür. Farkındalık ile yaşayamadığımız anlar geçmişi daha çok düşünüp bir kısır döngü içine girmemizi sağlar. Bu böylece sürüp gider. Bu kısır döngüden çıkmanın tek yolu geride bıraktığımız 10 dakika bile olsa ondan iyi veya kötü ders çıkarıp içinde bulunduğumuz zamanı en iyi bir şekilde yaşamaktır. Geçmiş ve gelecek takıntısı insanı her zaman hataya, verimsizliğe sürükler. Onlarca plan ve hayal kuruyoruz gelecekle ilgili. Peki hangisinin gerçekleşeceği garanti? 10 dakika sonrasında ne olacağımızı bilmiyorken yıllar sonrasına planlar kurmak hangi zihniyetin eseri olabilir ki?
Elbette ki hayat bize zorluklar, çekilmez anlar, çirkin zamanlar sunduğu kadar güzel olan anları da sunuyor. Önemli olan yaşandığı anda bu anların tadını çıkarmak yani anı yaşamak. Sadece yaşamaya değer olduğu için bile buna değer. Ama çoğu zaman hayatımızda akıp giden bu anları kaçırıyoruz. Ya geleceğe fazlasıyla odaklanıyoruz ya da geçmişe.
Yapılması gereken ne mi? Sevdiklerimizle, dostlarımızla geçirdiğimiz anların, yaşantıların sohbetlerin tadını çıkarmakla başlamalıyız. Sonra sağlıklı bir şekilde güne başlamanın, içtiğimiz bir bardak çayın ya da en sevdiğimiz yemeği yemenin, yağan yağmurun, doğan güneşin, neyi yaşıyorsak o esnada onun kıymetini bilmek gerekiyor. Çünkü sürüp giden hayatın ikinci bir tekrarı yok. Yaşadığımız anların değerini anlayıp farkına varmak kendimizi daha iyi hissetmenizi sağlayacaktır. Ve emin olun ki geçmişi ve geleceği düşünmeden yaşamdaki anların tadına varabildiğimizde herkes daha mutlu olacak.
OKUMALI/ İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN
'İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticede aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması...'
Bu romanında, toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın "kapana kısılmışlığını" gösteriyor Sabahattin Ali. Aydın geçinenlerin karanlığına, 'insanın içindeki şeytan'a keskin bir bakış.
İZLEMELİ/ GERÇEĞİN İKİ YÜZÜ
Yetenekli ve çekici bir doktor Afrika'nın çatışma bölgelerinden birinde görevini sürdürmektedir ve bu esnada aynı bölgede çalışan birine aşık olur. Aşk ikisi için de başlamış olsa da aşkı ile son derece tehlikeli olan ve ciddi mesai isteyen işini dengede tutmak bir hayli güç olacaktır. Savaş yıkıntıları arasındaki Liberya'da, onları çevreleyen çatışmanın en iyi nasıl çözülebileceği üzerine ortak bir tutkuyla savaşan Miguel ve Wren, ilişkilerini olağanüstü zor koşullarda canlı tutmanın bir yolunu bulmalılardır.Erin Dignam'ın senaryosunu yazıp ünlü aktör Sean Penn'in yönetmenliğini yaptığı filmin başrollerini Charlize Theron, Adèle Exarchopoulos ve Javier Bardem paylaşıyor.
DİNLEMELİ/ CEM ÇATIK EXPERIMENTALS
Cem Çatık Experimentals, 2011 yılında İstanbul’da kurulmuş bir enstrümantal rock projesi. Beste, düzenleme ve gitarda Cem Çatık, bas gitarda Cengiz Zeydan, davulda Umut Çılgın ve klavyede Ozan Göğüş’ten oluşan kadrosu ile 2014 yılında ilk albüm “XIII” çıkardılar. Cem Çatık Experimentals’ın müzikal yapısı metalden caza, geleneksel müziklerden bluesa ve rocka uzanan geniş bir yelpazede ve benzersiz bir karakterde seyretmektedir. Yaptıkları olağan dışı düzenlemeler ve sıradışı ritim kullanımları, ustaca dizayn edilmiş melodilerle birleşerek progresif rock dünyasına İstanbul’dan güzel bir selam göndermektedir. Cem Çatık Experimentals‘ın ‘XIII‘ adlı enstrümantal progresif rock albümünün ilk klibi ise ‘Sarı Dolmuş‘ şarkısına geldi.