BİZ BÜYÜDÜK VE KİRLENDİ DÜNYA
15 Kasım 2016, SalıTweet |
Serkan SELİNGİL
‘Yenik düşüyor her şey zamana, biz büyüdük ve kirlendi dünya…’ Yeni Türkü Grubu’nun Telli Turna şarkısının bir dizesi. Şarkının bilinirliği ve Yeni Türkü’nün tanınmışlığından bahsetmeyeceğim. Bahsetmek istediğim, biz büyürken mi kirlendi dünya yoksa dünya hep kirli miydi? Şunu diyebilir miyiz? Çocuktuk, masumduk, bilmiyorduk. Ne olayların ne de yaşananların farkındaydık. Zaten kirli olan dünya biz büyürken bizi de kirletmişti. Ya da şunu diyebilir miyiz? Büyüdükçe kirlenen bizleriz. Biz büyüdükçe küçülüyor dünya. Sığamıyoruz dünyaya, isteklerimiz bitmiyor. Hep daha fazlasını istiyor; kirleniyor ve kirletiyoruz.
Oyun alanlarının bol olduğu sokaklarda oyunları uzatıp, genelde hava kararınca ya da anne babanın seslenmesiyle istemeye istemeye eve giderdik. Sokaktaki bir çok ev müstakildi ve bahçelerindeki meyve ağaçlarından meyve çalar, genelde yakalanırdık. Önce bahçenin sahibinden güzel bir uyarı, sonra anne ve babamızdan gereken dersi alırdık. Eve geç gitmememiz için uydurulan ‘Aşağı mahallede çocukları kaçıran biri varmış’ hikayelerine inanmaz yine bildiğimiz gibi hareket ederken, kötü adamların filmlerde olduğunu zannederdik. Şimdi ise oyun alanlarının bulunmadığı, park diye adlandırılan küçük; üç-beş oturma bankının ve bir kaç salıncakla kaydırağın olduğu yerlerde, sokakta çocukların görünmediği günlerdeyiz. Yaşadığımız dönemde sıkça duymaya başladığımız sapık sözcüğü ve bunun ete kemiğe bürünmüş hali olan kötü niyetli, hastalıklı ruh haline sahip kişilerin yarattığı olaylar bunun en büyük sebebi.
Küçükken yaşadığımız mahallelerin zengini ve fakiri vardı. Aynı mahallede yaşayanların ekonomik durumu birbirine benzerdi. Zenginler; rezidanslar ve villalarda oturmadığından, reklam-moda sektörü pek yaygın olmadığından özentilerimiz yoktu. Ve dışarıda genelde diğer çocukların canı çekmesin diye bir şey yiyip-içmezdik.
Sonra küçük esnaf mahallenin önemli figürlerindendi. Her ürün kendi esnafında satılırdı. Et kasapta, meyve-sebze manavda, makarna , salça, kola bakkalda. Her şey ihtiyaca göre alınırdı. Ve savurganlık hoş karşılanmazdı. Bugün ise dükkanlar AVM denen ve her boş görünen arsaya yapılan çok katlı ve çok şatafatlı yapılara yerleştirildi ve ihtiyaçtan fazla mal reklam ve vitrin oyunlarıyla tüketiciye ulaştırılıyor.
Geçmişe baktığımızda her zaman her şeyi büyüklerin bileceği küçüklerin susup dinlemesi gerektiğini kabullenmiştik. Bu durum çocuğun özgüven kazanması konusunda tartışma konusu da olabilir tabi günümüzde. Çağımız ise teknoloji ve internet çağı. Bir çok yetişkin bilgisayar, internet ve sosyal medyayı kullanmayı çocuklarından öğrendi. İnternet çağı farklı bir dünya. Sosyal medyada her şeyimizi paylaşıyor, ne kadar çok beğeni alırsak o kadar mutlu oluyoruz. Çocukken komşunun kapısını çalıp “bir işiniz yoksa akşama size oturmaya geleceğiz” diyen biz, günümüzdeki bu tarzı nasıl kabullendik bilemiyorum.
Ve yine kabullenmeliyiz ki günümüz internet ve teknoloji çağı. Her şey modern, hızlı, kolay ve yapay ve kimimiz içinde karışık. Her şeyin yavaş, doğal ve sade olanını tercih etmek, hem toplum hem de her kesimden bireyler için daha sağlıklı ve güvenilir olurdu. Eski hayat tarzımızı koruyarak zamana ayak uydurabilseydik bugün daha az kirli bir dünyada yaşıyor olabilirdik.
Demem o ki, biz küçüktük ve bizden ibaretti dünya. Biz büyüdük ve dünyanın bizden ibaret olmadığını gördük. Yanlışı-doğruyu, iyiyi-kötüyü, kavgayı-dostluğu, gözyaşlarını- acıları, insanların haklarının gasp edilişini, terörü-savaşı, haksızlıklara mücadeleyi gördük. En kötüsü masum insanların, çocukların ölmesini gördük. Dünya bizden ibaretken küçük ve temizdi oysa. Ne demiştik yazıya başlarken? ‘Yenik düşüyor her şey zamana, biz büyüdük ve kirlendi dünya...’
OKUMALI/ YÜZYILLIK YALNIZLIK
Gabriel Garcia Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık romanı yayınlandığı ilk zamandan beri değerini hiç yitirmeden günümüze kadar geldi ve dünya klasikleri arasına girmeyi başardı diyebiliriz.
Kolombiyalı yazar olan Gabriel Garcia Marquez çocukluğunun geçtiği Aracataca kasabasında yaşadıklarını mükemmel bir sanatsal kurgu ile okurlarına sunuyor. Kitabı bu kadar mükemmel yapanda gerçek hikayenin sanatsal ruh ile buluşması diyebiliriz. Aracataca kasabası kitapta Macondo olarak geçiyor.
Yüzyıllık Yalnızlık kitabında yazarı çocukluğunda etkileyen her şeyi edebiyat vasıtası ile okurlarına anlatıyor. Kalabalık bir ailede büyüyen ve onu etkileyen çok fazla şeyi olduğu bir aile ortamında yazarlığa doğru giden bir çocuğun hikayesi oldukça etkileyici.
İZLEMELİ/ DOKTOR STRANGE
Başarılı cerrah Stephen Vincent Strange, geçirdiği bir trafik kazası sonucunda elindeki sinirler zarar görünce artık mesleğini yapamaz hale gelir. Tüm yaraları iyileştirebilen, Tibet'te yaşamakta olan Ancient One adlı büyücünün varlığını öğrenmesi onun için yeni bir umut olur. Tibet'e giden cerrah sandığından çok daha büyük güçlerle karşılaşacaktır.
Marvel aleminin sevilen süper karakterlerinden biri olan Doctor Strange'in öyküsünü perdeye taşıyan filmde Doktor Strange'i İngiliz oyuncu Benedict Cumberbatch canlandırırken filmin yönetmen koltuğunda, ağırlıklı olarak korku-gerilim projelerinin aranan ismi haline gelen Scott Derrickson oturuyor.
GÖRMELİ/ GRYNEİON ANTİK KENTİ
12 Aiol kentlerinden biri olan Gryneion Antik Kenti, İzmir-Aliağa'ya bağlı olan Yeni Şakran beldesi yakınlarında yer alır. Çandarlı Körfezi'nin kenarında bulunan Gryneion, kendi döneminde önemli bir kehanet merkeziydi.
Antik kent sadece kalıntılarıyla değil, özellikle yaz mevsiminde açılan zakkumlarıyla gelen misafirlerine doğanın en güzel yüzünü de ihmal etmeyi unutmuyor.
Gryneion Antik Kenti'nin içerisindeki en önemli kalıntı, Apollon Tapınağı'dır. Aliağa'da bulunduğunuz günlerin birinde, Gryneion Antik Kenti'ni ziyaret ederek hem tarihin farklı dönemlerine tanıklık edebilir hem de antik kentin sahilinde deniz keyfi yaşayabilirsiniz.