BİLEN SÖYLESİN
23 Mayıs 2017, SalıTweet |
Serkan SELİNGİL
“Kısa bir öyküdür hayat / uğruna upuzun acılar çektiğimiz / kısa bir türküdür hayat / bir kez daha söylemek için delirdiğimiz...” Hayatı bu dizelerle anlatır şair Yılmaz Odabaşı. Hayat, ne olduğu tam olarak bilinemeyen, anlamının sürekli sorgulandığı bir olasılıklar zinciridir. Bazılarına göre her şeye rağmen devam eden, bazılarına göre de hiçbir şeye rağmen devam eden süreçtir. Esasında ne yaşadıklarımız kadar basit ne de düşündüklerimiz kadar karmaşıktır. Tesadüflerle ve tercihlerle örülmüştür. Aramak, bulmak ve kaybetmek üzerine inşa edilmiştir.
Hayat nedir sorusunun cevabı, kimi sevdiğimiz, kimi incittiğimizdir. Kimi mutlu, kimi mutsuz ettiğimizdir. Olanları koruyabilme ya da mahvedebilmemizdir. Dostluklarımızdır. Söylediğimiz ve neyi kastettiğimizdir. Hangi önemli hüküm ve kararları verdiğimiz ve de niçin verdiğimizdir. İçimizde sevgiyi taşımak, büyütmek ve dağıtmaktır. Kendimize soruyor muyuz? Günler bu kadar kolay geçerken hangi zamanın değerini biliyoruz? Ne olmasını beklemek gerekiyor? İlla en kötüsünü yaşamak mı? Niçin hep 'bana olmaz, benim başıma gelmez' deriz? İçimiz acımadan öğrenemeyeceğimiz için mi acaba? Yaşananlar, daha iyi bilen, daha yetkin biri yapmaz insanı her seferinde. Hatta bazen öyle şeyler gelir ki insanın başına, eskisine oranla daha acemi bile durabilirsiniz hayatta. Susmayı daha çok isteyebilirsiniz, konuşmayı daha az 'becerirsiniz'. Bu kötü müdür? Sanmam. Hayat öyle şeyler gösterebilir ki insana, daha yetkin, daha bilen biri olarak durmaktansa "bilmiyorum" demenin doğru olacağını bir yerlerinizde hissedersiniz işte.
Hayat her daim vardı ve var da olmaya devam edecektir. Bugün olan her şey belki yarın olmayacak. Belki olmayacağız yarın; olan biten her şey eksik kalmış olacak. Bir zamanlar uğruna mücadele ettiğimiz, insanlar, duygularımız; bugün yoklar mesela. Ama hayat sürdükçe zaman ilerledikçe, şarkılar söylendikçe kitaplar okundukça; hüzünler, ayrılıklar, kalp kırıklıkları, kırgınlıklar var olacaktır. Aksini düşünmek Polyannacılık; tersi hareket ederek kendini fazlasıyla önemsemek ise Donkişotluktan öteye götürmez.
OKUMALI/MÜPTEZELLER
Hem Erken Kaybedenler ve Deliduman gibi kitaplarla tanıdığımız, hem Behzat Ç gibi dizi ve filmden izlediğimiz hem de OT ve KAFA dergilerinde okuduğumuz Emrah Serbes Müptezeller romanı ile okurlara derinden etkileneceği bir hikaye sunuyor. "Üzülme baba," dedim, "alt tarafı bir ev, alt tarafı beton parçası ya. Çalışır ederiz, yine alırız. Ben de çalışırım bundan sonra, söz, alırız bir ev daha." "Ona üzülmüyorum ki ben," dedi babam. "Her ay evin taksitini ödedik de ne oldu. Bak, uçup gitti elimizden balon gibi. Keşke seni ağlatmasaydık çocukken. Keşke sana o akülü arabayı alsaydık." Güzel olmak isteyen alkolikler, berduşlar, kardeşler… Zembereği boşalmış hayat memat ezberleri, tek gözlü geceler. Yeraltının karın gurultusuna, belalı bir gündüze sarılan cuaralar.
Müptezeller, uğultuların, yoksunluğun ve kaybeden delikanlıların romanı.
İZLEMELİ/ KRAL ARTHUR: KILIÇ EFSANESİ
Arthur henüz çocukken babası öldürüldüğünde, amcası Vortigern tahta geçer. Doğuştan kazanılan bu hakkı kendisinden çalınan ve kim olduğuna dair hiçbir fikri olmayan Arthur ise şehrin arka sokaklarında, ekmeğini taştan çıkaran biridir. Ancak bir kez kılıcını taştan çektiğinde, bütün hayatı alt üst olur ve hoşuna gitse de gitmese de gerçek mirasına sahip çıkmak zorunda kalacaktır. Yönetmenliğini Guy Ritchie'nin üstlendiği filmin senaryosu ise Joby Harold'a ait. Charlie Hunnam'ın Kral Arthur'u canlandırdığı filmde ayrıca Jude Law, Djimon Hounsou ve Eric Bana da yer alıyor.
DİNLEMELİ/
Hafızalara kazınan şarkılarıyla 20'nci sanat yılını geride bırakan Yaşar'ın yeni albümü "Şehir Yalnızlığı" raflardaki yerini aldı. Albümde sadece bir şarkının söz ve müziği Yaşar'ın imzasını taşırken, 8 şarkının söz ve müziği Murat Güneş'e, bir şarkının söz ve müziği Alper Arundar'a, bir şarkının ise sözleri Hakan Yalçın'a, müziği Murat Güneş'e ait.