ZORUNDA KALARAK MI? İSTEYEREK Mİ?
26 Aralık 2017, SalıTweet |
Serkan SELİNGİL
Hepimizin bildiği bir söz vardır ‘Değişmeyen tek şey değişimdir’* diye. Malum insan yaşamında ne varsa zaman içerisinde her şey değişiyor. Şehirler, semtler, sokaklar, insanlar, düşünceler… ve daha neler neler… Boşuna ‘değişmem ben’ nutukları atmaya da gerek yok. Yaşanılan her an birbirinden farklıyken değişmenin imkansız olduğunu savunmak da pek akıl karı değil çünkü.
Genelde değişim sözcüğü bizde pek de olumlu bir kavram olarak algılanmıyor. Hatta birine sitem edildiğinde ‘Sen çok değiştin’ cümlesini sıklıkla duymak mümkün... Sadece kötü manada mı değişilir peki ? Bireyin kendini değiştirmek için uğraştığı ve başardığı, güzel sonuçlar aldığı şeyler hiç mi olmaz, olamaz? Kendinde sevmediği, yanlış bulduğu şeyleri değiştirmeye çalışan insana saygı duymak gerekir. Çünkü çoğu insanın yapmaya cesaret edemediği şeyi yapmış, kendine eksik olan tarafını itiraf etmiştir. Yenilenmek için fırsatı olmuştur yani.
Elbette ki hangi konuda olursa olsun zordur değişmek. Davranışların değişmesi, değerlerin değişmesi, tepkilerin değişmesi, rollerin değişmesi, algıların değişmesi birbirinden ayrı olmaz. Bu nedenle değişmeye yönelik her hamle önemli bir hamledir. Hayat içerisinde yaşadıklarımız, yaşayamadıklarımız, gördüklerimiz, göremediklerimiz bize bir şeyler kazandırıyor ve bizden bir şeyler götürüyor. Bazen bir şeyler buluyoruz... Bazen bir şeyler kaybediyoruz... Bulduklarımızı unutup ilk defa karşılaşıyormuş gibi başa sardığımızda oluyor... Hatırladığımızda... Bazen uysal oluyoruz... Bazen de intikam alacak kadar gaddar... Seviyoruz... Nefret ediyoruz... Bazen duruyoruz... Bazen hareketi seçiyoruz. Dün bize tüm hüznümüzü unutturan yöntem bugün çok anlamsız gelebiliyor. O ya da bu şekilde; yaratılıştan bu yana hiçbir gün birbirinin aynısı değil. Pek çok hatalar ve pek çok doğrular yapıyoruz. Bazı insanlar sadece doğrularını, bazı insanlar da sadece hatalarını düşünerek yaşıyor. Önemli olan ise her ikisinin de farkında olup ona göre davranmak.
*Söz milattan önce 535-470 yılları arasında yaşayan Yunanlı Filozof Herakleitos’a aittir.
OKUMALI/ KONSTANTİNİYYE OTELİ
Zülfü Livaneli, zengin bir insan panoramasıyla İstanbul'un derinliklerine inerken şehrin büyülü, ama bir o kadar da acımasız atmosferiyle buluşturduğu okuru sıra dışı yolculuğa çıkarıyor. Zülfü Livaneli, zengin bir insan panoramasıyla İstanbul'un derinliklerine inerken şehrin büyülü, ama bir o kadar da acımasız atmosferiyle buluşturduğu okuru sıra dışı yolculuğa çıkarıyor. Velhasıl Konstantiniyye Oteli, aslında binlerce yıllık koskoca bir şehir olarak çıkıyor karşımıza. Değişen, dönüşen, ama barındırdığı şiddet nedense aynı kalan bir şehir…
İZLEMELİ/ MARTILARIN EFENDİSİ
Martıların Efendisi (MEF) İstanbul’da deniz kıyısında sakin bir yaşam sürmekte olan bir adamdır. Yıllardır beklediği birisi vardır. En sonunda beklediği misafir çıkagelir. Beyazlar içinde, bir masaldan çıkmış gibi kıyıya vuran bir kadın MEF'in bütün hayatını değiştirecektir. Ancak MEF bu bütün umutlarını yüklediği misafir tarafından bir hayli sarsılacaktır. Zira bu kadın MEF’nin saf ve temiz dünyasından etkilense de onu gerçek dünyayla, acı bir tecrübeyle tanıştıracaktır...
DİNLEMELİ/ KADIKÖY
Cenk Taner ‘Kaptan’lığında 1990 yılında kurulan Kesmeşeker, ilk albümü ‘Dipten ve Derinden ile başlayan serüvenine 10. albüm ‘Kadıköy’le devam ediyor. Yeni albüm ‘Kadıköy’de söz ve müzikler yine Cenk Taner‘e ait. Cenk Taner’e bas gitarda Canay Cengen, vurmalı çalgılarda ise Gökhan Özcan eşlik ediyor. Ayrıca, Cansun Küçüktürk, Özgür Ulusoy ve İlkay Özboyar da çalımlarıyla katkıda bulundular.