MERHABA YEŞİL
3 Temmuz 2019, ÇarşambaTweet |
Cevat YILDIRIM
Ne zaman yeşil sözcüğünü duysam Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun “Merhaba Yeşil” şiiri aklıma gelir. Sanatçımız “Yeşile deli gönül yeşile// Kara sevda katmer katmer açıla// Muhabbet bir ekin ekip yeşertmek// Yeşertmeyen ateş alev tutuşa” der, devam eder.
Yeşil, murat rengidir. Yeşil gözümüzün, gönlümüzün dinlendiği renktir. Gözümüze asla yormayan bir renk olduğu ispatlanmıştır. Ozanımız bu nedenle yeşile katmerleşmiş bir kara sevda ile tutkundur. Tüm tarla bitkilerinin çoğu yeşille ortaya çıkar, sonradan rengi değişse de onlar da ruhumuzu okşar. Toprağı yeşertmeyen “ateş alev” olup tutuşa diyerek bedduasını da söyleyiverir. Çok sık yeşil ağaçlarla örtülü olan yerleri tarif ederken orman denizi deriz. Tabii ormanların deniz olduğu topraklarımız gittikçe azalmaktadır.
Daha iki gün önce İstanbul Heybeliada’da ve Muğla Datça’da büyük orman alanları alevlere teslim oldu. Sonra kapkara alanlar… İçerinde bulunan kaplumbağa, sincap ve yararlı böcekler de yok oldu. Ya yaban hayvanları yavrularını nerede besleyecek? Elbet kış ve ilkbahar’da ağaç fidanı dikmeliyiz. Fakat sıcak mevsimde onları alevlerden korumalıyız. Yazdıklarımı, okuyanların çoğu biliyor. Ancak sağlıklı düşünemeyen bir takım insanımız var ki, bir şey olmaz hesabıyla orman kenarına pikniğe gidiyor. Çay yapmak için ateş yakıyor. Kıvılcımlar sıçrayınca önce kuru otlar, sonra yeşil ağaçların tepesi kızıla boyanıyor. Su yoksa ateş büyüyor, yüzlerce dekar yeşil yok oluyor. İşte bir metrekare yeşil kararınca benim, senin, onun ve ateşi yakanın da ciğeri de yanıyor. Ey yeşil sevenler yeşili gözün gibi korumalısın. Ormanda yangın görürsen “Alo 177 “ numaralı telefona yerini bildirmelisin. Elbet ormanlarımız anayasa güvencesi altında. Buna dayanarak 6831 sayılı “Orman Yasası” düzenlenmiş. Her şey yasayla olmuyor. Kişinin içinde sevdiği yar gibi “yeşil” sevdası olmalı. Sahi, eskiden köylerde deştimanlar (kır bekçisi) olurdu. Bir gün ova tarafını, bir gün de orman kısmını gezerdi. Yanlışlıkları önler veya zabıtaya bildirirdi. Acaba orman memurları yetmiyor mu? Tekrar deştiman sistemini mi getirsek?
Diyorum ki, her evlenen çift için beş ağaç dikilsin. Her çocuk doğduğunda beş ağaç daha dikilsin. Tabii ki ağaç dikimi yetmez. Arazilere klasik eski ürünler ekimi yerine lavanta çiçeği, şevketi bostan, susam, susuz kavun dikimi üniversitelerin öncülüğünde uygulanması sonucu gözümüz ve karnımız da duyacaktır. Salt mühendis değil köy enstitülerindeki gibi köyde oturacak rehberlik yapacak tarımcılara da gereksinme var. Yeşili çoğaltmak her yurttaşın, devletin tarım birimlerinin ve toprağı seven belediyelerin görevi de olmalıdır.
Aliağa ilçesi sınırları içinde Güzelhisar barajı var. Ne adını aldığı mahalle ne çevredeki mahalleler (Yenikaraköy, Karakuzu, Uzunhasanlar ve Çıtak) barajın sularından yararlanamıyor. “Çay bana, çay bana. Su vermez çaylar bana” türküsünü söylüyorlar. Ancak bugüne kadar seslerini duyan olmadı. Belki önümüzdeki zamanda bir işiten olur.
Ozanımız der ki: “Yeşile de deli gönül tümümüz/ Yeşil bizim dünya ahret dostumuz” Yeşili dost kabul ettiğimizde İnsanımız, köyümüz, kasabamız ve kentimizin başı göğe erişir.