SALGIN HASTALIKLAR
6 Nisan 2020, PazartesiTweet |
Cevat YILDIRIM
Acaba geçmiş yüzyıllarda Aliağa ve çevresinde salgın hastalıklar yaşandı mı? Bu konuya cevap vermeden önce yeryüzünde hangi tarihte salgın hastalıklar görüldü konusuna göz atmak uygun olur.
Dünyada bilinen en eski salgın hastalık M.Ö. VIII Yüzyılda Mezopotamya’da görüldüğünü kaynaklar belirtir. Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçuklular döneminde değişik salgın hastalıklar yaşandı. Avrupa’da ve Osmanlı döneminde en baş belası salgın hastalık veba idi. Avrupalılar bu hastalığa “Kara ölüm” adını verirdi. 1347-1351 yıllarında görülen veba hastalığında dünyada 75- 100 milyon insan öldüğü tahmin ediliyor. Vebanın dışında insanları yok eden diğer hastalıklar, kolera, sıtma, çiçek, tifüs, İspanyol gribi, domuz gribi, ebola gibi hastalıkların salgın hale gelmesiydi. Bunların içinde Ortaçağda Avrupa’da dehşet saçan “Kara Veba” Osmanlıların “ölet” dedikleri hastalık yine veba salgınıydı. 1647 ve 1652 yıllarındaki İspanyol vebası da çok can almıştı. 1540 tarihinde Bulgaristan’ın Şumnu kazası Sığırcılarpınarı köyünde tüm halk vefat ettiğinden devlet vergi alacak kimse bulamadı. 1697 yılında vebadan Aydın, Saruhan Menteşe ve Alanya sancaklarında çok sayıda insanın vefat ettiği araştırmacıların eserlerinde görülür.
Aydın eyaleti İzmir ve Manisa sancaklarında 1709, 1716, 1729, 1754, 1765, 1812, 1835, 1836 yıllarında kara veba salgınları olmuş, salgın çok sayıda insanın canına mal olduğu yabancı araştırıcılar tarafından da kayıt altına alındı. 1912-13 yılları sırasındaki Kolera salgınları ortaya çıkınca deniz kenarındaki kazalarda karantina merkezleri kuruldu.
On dokuzuncu yüzyıl ortalarında Aliağa Çiftliği nüfusu iki yüz elliyi bulmayan küçük bir köydü. Halkı da Osmanlı Ortodoks Rumlardı. 1844 -1845 yıllarında çevredeki en önemli merkez Güzelhisar kazasıydı. Çocukluk yıllarımda bir köy olan Güzelhisar mahallesinde yaşlılardan çok kez Güzelhisar’ın veba hastalığından yok olduğunu defalarca işittim. Hatta eski Güzelhisar’dan sadece bir aile kaldığını en az dört kişiden dinledim. Güzelhisar vebası hakkında duyduklarım, yazdıklarım beni de korkuttu. Bazı veba hastalarının Kafalarını duvara vurmaları kim bilir ne acıydı. Anlatılanlarda doğru duyumlar olabildiği gibi, virüsün anahtar deliğinden girmesi gibi gerçek üstü öyküleme de var.
Büyük vebanın yaşandığı dönemde Güzelhisar’ın elliden fazla köyü vardı. Şu yıllarda bu köylerin çoğunluğu Yunddağ’da, bir kısmı ise, Bergama’ya bağlıdır. Bazı köyler tamamen haritadan silinmişti. Örneğin Zeytindağ yol ayrımından beş yüz metre kadar kuzeye doğru ilerlediğinizde görülen bir boğaz var. Buradaki “Doğanoğlu” köyü tamamen hastalığa yenilmişti. Köyde sağ kimse kalmamıştır. Tekkedere köyünde de çok sayıda kişi can vermiştir. Güzelhisar kazasında yüzlerce insan vefat etmiş, bir kısmı da başka yerlere göç etmişti. Güzelhisar çevredeki eşkıyalık, hastalık, yolların değişmesi gibi sebeplerle önce nahiye sonra köy oldu. 1864- 1879 yılları arasında Foça’ya bağlı bir nahiye idi. Dokuz on yaşlarımda iken köyde dere tepe gezer, arkadaşlarla oynardık. O yıllarda köy civarında çevre duvarı olmayan çok sayıda mezarlık ve mezar taşı vardı. 1952-53 yıllarında Amerikan askerleri Çiğli’den domuz avcılığı için köye gelerek mezar taşlarına silahlarıyla ateş ettiklerini gördüğümde üzülürdüm. Şimdiki mezarlıkların karşısındaki tepelerin yamaçlarına o buhranlı veba günlerinde fazlaca cenazeler defnedilmiş. Yağmur fazla olduğunda su, yarıntıları kenarlarında iskeletlerin kol ve başları ortaya çıkardı. Bizi uyaran olmadığından kafataslarını bir odunun ucuna takar, birbirimizi korkutmaya çalışırdık.
O yıllardan günümüze koşullar değişti. Şu anda dünyada görülen Korana Virüsü çok tehlikelidir. Anahtar deliğinden girmiyor. Fakat insanın ağzından burnundan girip ciğere yerleşiyor. Yakaladıklarını nefessiz bırakıyor. Sonra ölüme sürüklüyor. Günümüzde tam çaresi bulunmuş değil. Bilim insanları ilaç ve aşı için gayretli bir çalışma içinde. Dilerim ki bizim akademisyenlerimiz kısa sürede bir keşif yaparak insanlığı kurtarır. Maskemiz yok, kolonyamız yok gibi. Sıkıntılı günler uzarsa gıda üretimi yapmak da zorlaşacaktır. Amerika’dan Almanya’dan yardım gelmeyecektir. Gıdamızı, suyumuzu israf etmeyelim. Birbirimize maddi olarak yardım edemezsek de karşıdan bir selam gönderelim. Yüreğimde daima bir umut var. Bu illetin ilacı bulunacak.
Eğer bazı gereksinmelerimizi yerine getiremiyorsak Aliağa Belediyesi’nden ve köy muhtarlığından yardım isteyelim.
Günümüz KARANTİNA GÜNLERİDİR. Sevgili hemşerilerim. Corana Virüs nedeniyle Sağlık Bakanlığı’nın ortaya koyduğu sağlık kurallarına uyalım. Elimizi gösterildiği biçimde yıkayalım. Bu yazıyı okuyan veya duyan kardeşlerim “Evde Kal” prensibine uysun. Üç haftadır kişisel olarak evden çıkmadım. Okumakla uğraşıyorum. Ev içinde yürüyorum.
Haydi, siz de EVDE KALIN. Hepinize “merhaba.