ŞU İZMİR’DEN NE GELİR?
23 Ağustos 2022, SalıTweet |
Cevat YILDIRIM
Şu İzmir’den çekirdeksiz efem de nar gelir,
Sırmalı cepken ince bele efem de dar gelir
Şu gençlikte aman ölüm bana efem de zor gelir.
ŞU İZMİR’DEN NE GELİR?
Türkler 1353 yılında Anadolu’dan Avrupa yakasına geçti. Gidilen ülkelere iyi komşuluk ve bayındırlık eserleri götürdüler. Çeşmeler, hanlar, hamamlar, köprüler, camiler, aşevleri, kütüphaneler yapıldı. Gün geldi işler tersine mi döndü?
Üç- dört yüzyıl zaman içinde Avrupalılar büyük keşifler yaptı. Yeni düşünceler üretti. Dinin boyunduruğundan kurtuldular. Bilimde, teknikte ilerlemeler kaydettiler.
Bazı ülkeler Asya’nın ve Afrika’nın ham maddelerini alıp büyük atılımlar yaptı. Sanayi ve teknikle güçlü hale geldiler. Osmanlı Devleti çağa ayak uyduramadı. 1774 Küçük Kaynarca antlaşmasından sonra göçler Avrupa’dan Anadolu’ya doğru aktı. Balkan ülkeleri, Fransız devrimiyle uyandı. Rusya, İngiltere onların hak istemelerini destekledi. 1780 yılından 1912 yılına kadar Balkanlardan ve Kafkasya’dan Anadolu’ya göç eden nüfusun bir milyondan fazla olduğu tahmin ediliyor.[1] Yalnız 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşından sonra Bulgaristan’dan 515.000 kişi göç ettirildi. 1912 Balkan Savaşından sonra, tüm Balkan devletlerinden 440.000 kişi Anadolu’ya göç etmek zorunda kaldı.[2] Toprakların Türklerin elinde olması, yerli halkta kıskançlık yaratıyordu. Milliyetçilik de yaygınlaşıyordu. Türkleri yenidünyadan uzaklaştırmak istediler. Rumeli topraklarında oturan Müslümanlara ekonomik ve sosyal baskılar uygulandı. Bunların içinde ipe çekilmek de vardı.
Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalatılan Mondros Mütarekesiyle Osmanlı Devletine çok ağır şartlar kabul ettirdiler. Çanakkale Savaşı sırasında boğazları geçemeyen emperyalist güçler, antlaşma koşularına dayanarak önce 13 Kasım 1918 tarihinde İstanbul’a asker çıkardılar. Birkaç ay içerisinde Osmanlının silahını alıp azınlıklara verdiler. Birçok yöreye askeri birliklerini gönderdiler. Amaçları ülkemizi yok etmekti. 6 Mayıs 1919’da İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri Paris’te gizli bir toplantı yaptı. Yunan Başbakanı Venizelos’a İzmir’e asker çıkarma yetkisi verildi.[3] Yardımlar bitmedi. İngiltere, Fransa ve Yunan harp gemilerinin koruması altında Yunan askeri Atina’dan alınıp gemilere bindirildi. 15 Mayıs 1919 günü İzmir rıhtımına çıkarıldı. Yerli Rumlar tarafından çiçeklerle karşılandı.
Mustafa Kemal isimli bir komutan yurdumuzun parçalanmış halini gördükten sonra ”Ya istiklâl, ya ölüm parolasıyla yola çıktı. Doğu Anadolu’daki illerde seçilmiş kişilerle toplantılar yaptı. Görev alan kişilerle Ankara’ya geldi. Burada vilayetlerden gelen kişilerle bir meclis toplandı. Her yapılacak işlem TBMM. ‘de konuşuldu. Yurda izinsiz giren ve Türkleri Anadolu’dan da çıkarmak isteyenleri temizlemek için hazırlık yapıldı. Üç yıl üç ay gibi bir süre sonra güzel yurdumuzu işgal eden Yunanlılar savaşla kovuldu. İzmir’de denize döküldü. Onlarla beraber Anadolu’da yaşayan Yunanlılara para, mal ve asker veren yerli Rumlar da ülkemizden çıkarıldı. Yunanlıların arkasında duran emperyalistler de uzaklaştırıldı.
Büyük Taarruz 26 Ağustos 1922 tarihinde Afyon’da başlayıp 09 Eylül 1922 tarihinde İzmir’de noktalandı. Düşman artıklarını temizlemek için Eylül ayında Türk Ordusu harekâta devam etti. 13 Eylül günü Türk askerinin bir kolu İzmir’den Kuzey Ege’ye doğru yola çıktı. Aliağa’dan geçip, Zeytindağ’a ulaştı Bir manga kadar asker Aliağa içinde arama- tarama yapmak için kaldı. Bergama, Ayvalık, Edremit sırayla kurtuldu. Savaş sonunda on beş devletin katılımıyla İsviçre’nin Lozan şehrinde konuşmalar yapıldı. Şartların kabulüyle Türkiye’nin bugünkü sınırları dünyaca onaylandı.
Savaş öncesi, Ege’de Çeşme, Kuşadası, Urla ve Foça’nın nüfusunun çoğunluğu Rum’du. Diğer İzmir kaza ve kasabalarında en çok Rum olmak üzere; Ermeni ve Musevi gibi azınlıklar da yaşamaktaydı. Aliağa tamamen bir Rum köyü idi. Makedonya’dan gelen dokuz Türk aileye yerli Rumlar rahat vermiyordu. Yunan işgali gelince Aliağa’ya Koçana’dan gelenlere baskılar çok arttı. İki hane Helvacıköy’e gitti. Diğer haneler Balıkesir’den daha ileriye doğru ailesini alıp gittiği belirlendi. Bazı kişiler soruyordu. Aliağa’da düşmanla savaş oldu mu? O tarihlerde kıyı Ege’de düzenli bir Türk gücü yoktu. Büyük savaşta çoğu şehit olmuştu. Ancak eli silah tutan bazı kişiler düşman cephane kollarına baskın verdikleri anlatılmaktadır. O günleri bilmeyen genç insanlara gerçekleri anlatabilmek için klavyemin tuşlarına bastım.
Yurdumuzu kurtaran Atatürk ve silah arkadaşlarına binlerce teşekkür. Yürekleri yurt sevgisiyle dolu olarak bu âlemden ayrılan tüm şehit ve gazi atalarımızın ruhları şad olsun.