ÇEVRENE İYİ BAK- İYİ DAVRAN- İYİ GELECEK BUL
4 Haziran 2022, CumartesiTweet |
Cevat YILDIRIM
Çocukluğumda köyümüze çok yağmur yağardı. Kesilince yağmur, toprak mis gibi kokardı. Tütün tarlası kenarında ailemizin diktiği domatesi ısırdığımızda ağzımıza hoş bir nefaset yayılırdı. Ormana dalıp yürüdüğümüzde rengârenk çiçekler görürdük. Nerede o güzellikler? İnsanların yaşadığı yerdeki ağaçlar, kayalar, topraklar, dağlar, akarsular ve denizler gibi sürekli gördüğümüz beraber bulunduğumuz bölgeye çevre deriz.
Acaba o eski güzellikler, serçeler, bülbüller, çam kokuları ve dereler nerede? Şeytan mı alıp gitti? Sekiz on yaşımdayken kaybettiğimiz bir nesneyi ararken bir taraftan “şeytan aldı götürdü, satamadan getirdi” tekerlemesini söylerdik. Şu sıralarda benzer tekerlemeyi bağırıp okuyacak olsak acaba yararlı o güzel hava tekrar gelir mi? İkinci gençliğini yaşayanlara sormalı diye düşünüyorum. Fakat önce on yedinci yüzyılın şairi Karacaoğlan’a sordum. Bakalım ne dedi?
“Ağacınız yapraklarla donanır. Taşlarınız bir birliğe inanır. Hep çiçekler bağrınızda gönenir. Pınarlarınız çağlar akışır dağlar” Doğa aşığı şair dağlara böyle seslenmiş. Doğa böyle yürekten sevilmezse, dağın, taşı çiçeği dile gelir mi?
Tam elli yıl önce, İsveç’in Stockholm şehrinde Birleşmiş milletler toplanmış. Çevre hakkında konferans düzenlemişler. Demişler ki çevre kirlenmesine karşı tedbir alalım. Peki, bu nasıl olacak? Her yıl 5 Haziran günü “Dünya çevre günü” olsun. Her devlet kendi ülkesinde bu özel günü kutlasın. Okullarda, basında medyada bunu çocuktan başlayıp, herkese anlatalım. İyi de, madenciler her dağı, bayırı, dereyi kirletiyor. Gün gelecek temiz içme suyu bulamayacağız. Gelecekte torunlar temiz içme suyuna nasıl ulaşacak? Zenginlik için maden de gerekli. Zenginlik sağlık verir mi? Öyleyse her ruhsat alan her yere adım atmamalı. Çünkü topraklar Mehmet Ağa’nın babasının malı değil. Toprak vatandır. Candır, üründür, yiyecektir. Eğer zeytinleri iki taş uğruna yok edersek, günün birinde kömür mü, demir mi yiyeceğiz. Maden sahaları olabilecek yerler planlanmalı. Eğer çok canlının yaşamasına zarar gelecekse, izinler iptal edilmeli dedi mahallemizin bilen kadını. Bu işler topyekûn inançla olur. Babam tarlada gezen yılana taş atmamıza izin vermezdi. Onun da doğada bir görevi var. Aynı zamanda can taşımaktadır, diye bize söylerdi. İşte küçük yaşlarda eğitim başlamalı, Toprak, su, hava korunmalıdır. Su sadece içmek için değil, hayvanlar, bitkiler ve böcekler için de gerekli bir maddedir.
Çocukluğumuzda gördüğümüz temiz çevre yoksa bunun sebebi önce güçlü devletlerin biz istediğimiz şekilde davranırız tavrından gelmektedir. Egzos dumanları, semaya salınan fabrika bacalarından çıkan gazlar, bilinçsiz sulama, bilgisiz zirai ilaç kullanma, her türlü atık maddeyi gelişi güzel savurma, topraklara beton binalar yapma gibi olumsuzluklar elbet bir yerden bize anormal sürprizler gösterecektir. Güzelhisar çamlığına vatandaşın biri, eski koltuklarını atıvermiş. Acaba Menemen’de hiç mi bardak ağzı görmemiş. Böyle kişilere üç yıl ormanda ağaçlar altındaki yaprak ve tüm atıkları temizleme cezası vermeli. Yakın bir tarihte Yenifoça yolundaki demir çelik işletmeleri ve rafineri bacalarını açmışlar ağızlarından havaya duman salınıyor. Arabanın camlarını hemen kapadım. O kötü koku, zehirli gazlar, ciğerimizde iz bırakabilirdi. O bacaların sahiplerine hangi ceza uygulanacaksa, gereğini idarecilerimize ve savcılarımıza bırakıyorum. İnşallah birileri halkn sağlığına gerekli özeni gösterir. Yarınlara güzel bir dünya bırakırız.
Bazı sorumsuz kişiler, biz istediğimizi yaparız derlerse, Çinlilerin yarasa yemelerini kınama hakkınız olmaz. Yanılmıyorsam Çinliler Türk hakanı Mete Han’dan atını, eşini istemiler. Ses çıkarmamış. İki ülke arasında çorak bir araziyi isteyince ordularını harekete geçirmiş. MÖ. Yıllarda Çin’e derslerini vermiş. Toprak, su hava canlıların yaşaması için en önemli maddelerdir. Onlara anamız gibi bakalım. Geleceğe taşıyalım.
Göller, denizler, akarsular ormanlar, bitkiler, kuşlar, bahçeler, araziler bize çeşitli yararlar sağlar. Onları çocuğumuz gibi sevmeliyiz. Mehmet Gökalp’ten aldığım bir dörtlükle tüm okuyucalara sevgilerimi gönderirim.
Bir yerlere sis ve duman çökeli, Baharın gelişini göremez olduk.
Yeşil renk bu illerden göçeli, Bağ ve bostanlara giremez olduk.