EYLÜL AYINI SEVMEYEN VAR MI?
14 Eylül 2017, PerşembeTweet |
Cevat YILDIRIM
Şair; Bir Eylüldü başlayan içimde/ Ağaçlar dökmüştü yapraklarını/ Çimenler sararmıştı./ Rengi solmuştu tüm çiçeklerin/ Gökyüzünü kara bulutlar sararmıştı. Der.
Benim içimdeki Eylülde ise; çiçekler solmadı, daha canlı renklere büründü. Eylülde kendimi daha dinç, daha coşkulu, pek çok sevinçli hissediyorum.
“Dünden öğren, bugün için yaşa, yarın için hayal kur.” tümcesini Japonlar söylemiştir. Bu ayın geçmişine baktığımda; a) Dünya Barış Günü, b) Sivas Kongresi, c) Sakarya Zaferi, ç) İzmir’in Kurtuluşu, d) Türk Dil Bayramı gibi yaşanan ve kutlanan olaylar hemen zihnime takılıverdi. Dün 11 Eylüldü. Foça’nın Kurtuluşu festival ile birlikte kutlandı. Kendime sordum. Acaba Aliağa’nın kurtuluş günü yok mu? Neden yok? Aliağa Çiftliği adı verilen kariye (köy) on sekizinci yüzyıl sonunda vardı. Kalabak, Şakran, Uzunhasanlar, Helvacı ve Güzelhisar gibi yerleşim yerlerinde insanlarla birlikte diğer canlılar hep vardı. Günümüzde daima barış içinde olmayı arzuladığımız, komşumuz Yunanistan orduları emperyalistlerin parlak önerilerine kanarak 10 Haziran 1919 günü Aliağa Çiftliği topraklarına girmediler mi? Üç yıl, üç ay ve 3 gün bu toprakları kirletmediler mi?
Eski Belediye Başkanlarından İrfan Onaran ile yaptığım bir sohbette o günlerde nahiye müdürü odacısı Fazlı Aga’dan dinlediğini bana da şöyle anlatmıştı. “Yukarıdaki tarihte şimdiki ilçe kütüphanesi Osmanlı dönemi nahiye müdürlüğü binasıydı. Binaya giren Yunan askeri üst kattan nahiye müdürünü dipçik darbesi ile aşağıya indirdi. Zavallı acılar içinde inlerken tutuklandı” Ya köylerde olan olaylar… Köylünün hayvanını elinden alan yabancı askerler; aynı köylüye kendi arabası ile taşıtarak Aliağa karakoluna getirttiklerini yaşlı köylülerden dinledim. Çevre köyleri halkının yalnız sığırını, koyununu almakla yetinmediler. Meyvesini, hububatını, soğanını da gasp ettiler. Bunlar yetmedi, dayak attıkları oldu. İzmir sıkıyönetime gidenler de olduğu söylendi. Okuma yazma bilenler, o dönemde bölgede bulunan eski Milli Savunma Bakanlarından Kazım Özalp’in “Milli Mücadele” eserine bakıp, okurlarsa, bölgedeki yaşanan acıları anlayacaklardır. Aliağa’dan, Bergama’dan, Kınık’tan 10.000’den fazla Türk’ün yollara düşüp İç Batı Anadolu topraklarına göç ettiklerini öğrenebilirler. Merhum kayınvalidem Bergamalı idi. Fakat kimliğinde doğum yeri Adapazarı yazılıydı. Niçin diye sorduğumda; dedi ki “o tarihler bozgunlukmuş. Düşmandan kaçan annemler ta, oralara dayanmışlar. Anacığım kaçma sırasında beni o topraklarda dünyaya getirmiş.” Bu sıkıntıları çok dinledim. Aliağa o tarihte bir köydü. Halkı Hıristiyan Ortodoks Osmanlı vatandaşıydı. Çevre köylerden bazı kişiler ve Aliağalı Türklerden iki kişi de çetecilik yaparak bazı tarihlerde tepe gerilerine saklanıp düşmana ateş ettikleri olmuştu.
Türk Ordusu Atatürk’ün Başkomutanlığında düşmana Dumlupınar’da büyük darbe vurdu. Kırk binden fazla esir alındı. Çok sayıda düşman askeri cesedi savaş meydanında yattı. Yüreği insan sevgisi ile dolu olan Gazi Mustafa Kemal Uşak-Banaz yolunu tamamen kapamayıp düşmanın geri dönmesini de düşünmüş olabilir. Fakat kahpe düşman geçtiği yerlerde halka zarar veriyor, köyleri ve şehirleri yakıyordu. Başkomutan askerine hedef olarak Akdeniz’i gösterdi. Süvari ile piyade kaçanları takip etmeye başladı. Turgutlu, Manisa ve bazı köyler düşman askerince ateşe verilip, kadınlar, çocuklar süngülendi. Askerlerimiz, yollarda biraz daha oyalansa zulümleri daha artacaktı. Türk Ordusu düşmanın arkasından 9 Eylül 1922 günü İzmir’e girdi. İş bitmedi. Hala derelerde ve kuytu yerlerde saklanan yabancı askerler vardı. Henüz kuzeyden gelen emperyalistlerin uşağı olan askerler Balıkesir’i yeni geçmiş, Dikili iskelesine ulaşmamıştı. Geçtikleri yerlerde kötülüklerini sürdürüyorlardı.
Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, 12 Eylül günü ikinci kolordu, ikinci süvari tümenine emir vererek, Kıyı Ege’nin kuzeyinin düşmandan temizlenmesini emretti. Cephe emrini alan Atatürk’ün Ordusu, 13 Eylül 1922 sabahı Aliağa’dan geçerek Bergama tarafına hareket etti. Aliağa’ya da bir manga kadar asker bırakıldı. O tarihte Aliağa ilçe değildi. Üstelik halkın yüzde doksandan fazlası Rum’du. Ya köyler, Türk ve Müslüman’dı.
Bazı kişiler hayır, Aliağa’nın kurtuluş gün yok diyebilir. İddia ediyorum ki, 13 Eylül 1922 günü Genel Kurmay Harp Dairesinin yayınlarında Dosya 10, Klasör 2133, sayfa 158’de Atatürk’ün askerinin Aliağa’dan geçtiği yazılıdır Bergama 14 Eylül günü kurtulduğuna göre, Acaba Türk askeri havadan uçmuş olabilir miydi?
Okuyana, dinleyene çok yoğun sevgilerimi sunuyorum.
Cevat YILDIRIM