TÜRKLERDE HAMAM
20 Ocak 2022, PerşembeTweet |
Cevat YILDIRIM
(Kahve Yemen’den gelir / Bülbül Çemenden gelir/ Yâri güzel olan / Her gün hamamdan gelir. )
Grek seyyahı Priskos Roma elçiliği yaptığı (410-420) yıllarında Attila’nın adamlarından Onegesius’un yaptırdığı hamamlardan da konu açar. Kültigin anıtında “ Üze Türk tengrisi Türk ıduk yüri subı ança itmiş “tümcesi yer alır. Der ki (Türk Tanrısı kutsal suyu öylece düzenlemiş ) Orta Asya’da Türklerin çadır hamamları vardı. Taş, tuğla ve mermer hamamlarla Türkler Anadolu’ya geldikten sonra tanıştı. Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubat savaşa giderken araba üzerinde çadır hamam götürdüğü kaynaklarda yer aldı. Roma Hamamları önü revaklı bir avlu ile çevriliydi. Osmanlılar da Roma hamamlarından örnek alıp, revaklar yerine dört eyvan sistemini uyguladılar, dört kola birer oda inşa ettiler. Roma hamamlarında avludan sonra soyunma odası vardır. İkinci oda soğuk su ile yıkanılan bölümdü. İlk hamamlarda havuz da bulunurdu. Bu bülümden sonra ılıklık adı verilen bölüme geçilirdi. Bunun arkasından sıcak bölüme geçilirdi. Asıl yıkanma yeri burasıdır. Ayrıca odalara sıcak su sağlayan “külhan” adı verilen ocak kısmı yer aldığı bilinir.
Türk hamamlarında havuz yerine kurnalar ve “göbek taşı” vardır ki buralarda ter atmak için dinlenilirdi. Osmanlı hamamları sadece yıkanılan yer değildi. Burada gelin hamamı, damat hamamı, sünnet hamamı, kırk hamamı düzenlenirdi. Halkın ilgisi büyüktü. Hamamlar sohbet ve eğlence yeriydi. Avrupalı ressamların çoğu duydukları ile çok sayıda Türk hamamı tablosu yaptı. Edebiyatımızda hamamlarla ilgili çok miktarda atasözü vardır. İşte üç tanesi: “Hamama giren terler. Fakire din iman, beylere han hamam. Hamama gider kurna beğenmez, düğüne gider zurna beğenmez”
Osmanlı padişahları, vezirleri, bazı önemli kişiler şehirlere hamamlar yaptırmıştır. Bursa’da Baba Sultan Hamamı Orhan Gazi (1324-1362) döneminde yapıldı. İkinci başkent Edirne’de hükümdarların çok sayıda hamamı vardır. Bunlar külliye olarak yapıldı. Cami, medrese, hamam, imaret bir aradaydı. Edirne’de bağımsız hamamlar da vardı. Bilinen en eski hamam Tahtakale hamamı olup 1435 tarihinde yapıldığı kaynaklarda yer aldı. Edirne’de diğer tarihi bir hamam Mezitbey Hamamı’dır. Edirne’de öğrenciyken haftada bir bu hamama gider arkadaşlarla yıkanırdık. Anımsadığım kadarıyla hamamın sıcaklık denilen halvet kısmında dört oda vardı. Her odada üç kurna bulunurdu. Sıcak suyun aktığı yerde küçük kazan şeklinde mermer bir tekne vardı. Bundan önceki büyük salonda “göbek taşı” adı verilen altıgen biçimli mermer seki şeklinde sıcak bir yüzey vardı ki müşteriler taş üzerinde dinlenir, ter atardı. Salondan önce soğukluk adı verilen bir kısım görülürdü.. Musluklardan soğuk su akardı. Kapıya yakın camekânlı bölümde gelenler soyunur, görevliden havlu ve peştamal alırdı. Peştamalı beline bağlayan kişi yıkanma yerine girerdi. Anlattığım halk tipi tarihi bir hamamdı. Şehirde günümüzde Osmanlı hamamları gibi “saunalar” var.
İstanbul’da Fatih’in on dokuz tane çarşı hamamı yaptırdığı söylenir. Hürrem Sutan’ın Ayasofya’da yaptırdığı hamamın çok lüks olduğu anlatılır. Bu hamama girip yıkanmak kısmet olmadı. Dıştan muhteşem mermer bir kapısı var. Kapı beyaz mermer ve kırmızı taşlarla çerçevelenmiştir. Osmanlılar Balkanları almadan önce oraya giden pirler, dervişler yerleşip uygun yere tekke kurardı. Issız yerlere inşa edilen binalar yanında tarım yapan Türk alperenleri gelip-geçen yolcuları sofralarına davet eder karınlarını doyururdu. Tekkeden geçen insanlar gördükleri temizlik ve yardımlaşma karşısında birçoğu Müslüman olurdu. Türklerin adaleti duyulup, yayıldığında Osmanlı padişahına haber uçurulurdu. Türk görevliler adı belirlenen memlekete gelip karşılıksız, çeşme, hamam, imaret ve cami inşa ederdi. Oluşan toplulukta imaretten yararlananlar çok kişi olurdu. Balkanlarda bazı kentler kılıçsız feth edildi. Sebebi yapılan yücegönüllülük olsa gerektir.
Zira bir Türk özsözü şöyle der: “Sev seni seveni hak ile yeksan ise, sevme seni sevmeyeni Mısır’a sultan ise”