KADIN VE ÇOCUK
7 Mart 2018, ÇarşambaTweet |
Cevat YILDIRIM
Kadınlar şiddet görürken- Çocuklar istismar edilirken;
Hey insan, seni dünyaya getiren bir anadır. Ona kadın derler. O söylemez ne olduğunu, çünkü o bir kadın anadır. O yıldızdır, mücevherdir, çiçektir. “Ayağının altında cennet olan bir varlıktır.” Yine de adsız yaratılmıştır. Erkeği ve kadını dünyaya getiren, besleyip büyüten, yavrusunu, okula, vatan savunması için cepheye gönderen, sevgiyle büyüttüğü canlıyı hayata hazırlayan aziz bir varlıktır. O sevgilidir, eştir, yardır, dosttur, uygarlığı getiren yüce bir insandır.
Sadece 2018 yılı Şubat ayında kırk yedi kadın boğazlandı. Gazetelere göre geçen yıl dört yüzden fazla kadının hayatına son verildi. Kimin kılı kıpırdadı? Biz Türklere Avrupalılar kıllı derler. Kıllı ve kara karakaşlıyız, kahramanız. Aslında hiçbir şey değiliz, o kadar kadının insan olduğunu unutmuşuz. Gazetelerde rakamları okuyup geçtik. Bir de çocuk yaşta evlendirilip, gelin yapılan kızlar yok mu? Gelenekmiş. Hangi kitapta yazıyormuş bu tür gelenekler? Ya çocuk istismarlarına ne demeli? Daha birkaç gün önce TV. Haberlerinde engelli bir kız çocuğuna Diyarbakır’da 22 kişinin cinsel istismarda bulunduğunu, bunların içinde kamu görevlileri de olduğunu, açıkça anlatılıyordu. Üstelik bu kişiler ceza almadan serbest bırakılmış. Hukukçulara, erkek egemen topluma aferin mi diyelim? Ey adı insan olan canlı, aklın başında ise bu tür davranışları onaylama. Kadına destekçi ol.
Kadınlar için “saçı uzun, aklı kısa demişler.” Erkeklerden hiç farkı yok desem, belki inanmayacaksınız. Zira üniversite sınavlarında kızların daha başarılı olduğu bir gerçektir. Sadece bünyeleri narindir. Peki, ne yapmalı! Kız çocukları mutlaka istediği kadar okutulmalı.
Kadınların toplumun bir üyesi olduğunu halkımıza anlatmak için iletişim araçlarında bilgili psikolog ve sosyologlara konferans verdirmeli. Bazı düşüncesiz ve bilgisiz kişilerin küçük yaşta kız çocukların evlenmelerini öneren fikirlerinin medyada söylemlerine izin verilmemeli. Avrupalı papazlar nasıl toplum bilimi öğrenip, tapınaklarda cemaatlerini aydınlatıyorsa, bizim de din adamlarımızın da hukuk, psikoloji felsefe gibi bilimleri öğrenip camilerde halkı daha iyi uyarmaları sağlanmalı. Ailede çocuklar yetiştirilirken cinsiyet ayırımı yapılarak farklı davranışlarda bulunmamaları için yol gösterilmeli. Okullarda ehil eğitimciler tarafından aile bilgisi dersi verilmeli. Çocukluğumda Türk kadınının Türk Kurtuluş Savaşında hangi şartlarda cephane taşıdığını filmlerde izlemiştim. Bazıları erkeklerle birlikte silah kuşanıp, düşmana ateş ettiğini de hatırlıyorum. İyi bir aile nasıl olmalıdır şeklinde usta senaristler tarafından senaryolar yazılıp film olarak halka gösterilmelidir. Başarılı iş kadınlarının yaşamlarını konu alan belgesellere yer verilmelidir. Dilerim ki; üzerinde çalışılan istismar yasası da en kısa sürede TBM Meclisinde kabul edilir, ilgililerce özenle takip edilir.
Her sekiz Mart tarihinde “Dünya Emekçi Kadınlar Gününde” kadınlar alkışlanır, övülür. İki gün sonra dövülür. “Hayat ne yas günü, ne bayram günüdür.” Gerektiğinde elbet eğlenmeli, dans etmeli, Güzel işler başarmalı. Sekiz Mart ve o güne yakın günler bilgili kişilere konuşmalar yaptırılıp dinlemelidir. Toplumsal hayatta kadını küçümseyen birçok atasözü var. Bunlar ayıklanıp, yazılı yayınlardan kaldırılmalıdır. Günümüzden altmış yıl önce duyduğum “kızı kendi başına bırakırsan ya şuraya, ya buraya varır” gibi sözlerin şimdi değeri var mı acaba?
Atatürk’ün kadınlar hakkında birçok sözü var. Onun; beğendiğim sözlerinden biriyle kadınlar dünyasını selamlıyorum. “ Ey kahraman Türk kadını sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” 08/Mart/2018 C. YILDIRIM